GOT IS GREAT!..

FARUK HAKSAL

Gelin bugün eğlenceli bir iş yapalım.

Ve her nasılsa kendisine Nobel Edebiyat Ödülü’nün verilmesini sağlamış bulunan, şöhreti Avrupa Birliği kapılarını gün geçtikçe zorlayan bir yazarımızın sıradan bir cümlesini masamızın üzerine yatıralım.

Lütfen aşağıya aktarmış olduğumuz cümleyi dikkatlice okuyun.

Bulun bakalım, bu küçücük cümlede kaç adet yanlış var?..

Ve bu ünlü yazarımız kim?

Cümlemiz şu:

‘İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu.’

Ne diyorsunuz?

Bulmuş olduğunuzu diliyorum.

Ama biz, bu zahmete girmemiş olanlar için açıklayalım:

1.- Bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. Saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır.

2.- Camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır.

3.- Ezanı imam okumaz, müezzin okur,

4.- Müezzin de bilindiği üzere, şerefeye çıkmaz, ezanı camiin içerisinden okur.

Bu bir tek kısa cümlede, dört adet yanlışı barındırabilen “usta” yazarımız kim bilebildiniz mi?

Bilemediniz demek.

- Orhan Pamuk...

Tabii adamlar, Türkçe bilmedikleri için, Nobel Edebiyat Ödülü’nün kendisine verilişinde bu kriteri, yani Türkçe’yi bilmek ve doğru kullanmak ölçütünü değerlendire        mezlerdi.

O ödülün verilmesine egemen olan kriterlerin başkadır, biliyoruz…

Hatta bambaşkadır, bu da doğru…

Ama bir yazar ki, kendi toplumuna bu ölçüde “başka”laşmıştır... O’nun yapıtlarının değerlendirilmesinde doğal olarak “başka” kıstaslar rol oynayacaktır.

Ancak, Orhan Pamuk’a böyle bir ödülün belli se        beplerle ve “bambaşka” kriterlere uygun olarak reva görülmüş olması, aslında, Türkiye için ayrı bir kazanç oluşturmuştur.

Bu kazanç, baktığını görebilen nitelikteki Türk insanının, Hanya ile Konya’ya giden yolun ne kadar birbirinden farklı olduğunu kavramasındaki katkıdır…

Nobel Edebiyat Ödülü bu kişiye takdim edilmiş ve anında, ülke içindeki işbirlikçi kesim, “sarı” renkli bayraklarını göndere çekmişler... Ve şakşakçı korosu, işlev ve görevini derhal yerine getirip, başlarını sallamışlar ve [umarız ki] getirilerini, tam ve nakit olarak tahsil edebilmişlerdir…

Az fayda mıdır bu?..

Türkiye halkı bu değerli yazarımıza minnettardır.

Belki de Türkiye, bu denli kültürlü, bu ölçüde halkının değerlerini içine sindirmiş bir yazarı sayesinde Avrupa Birliği’nin o engin [ve çıkara dayalı] kültür düzeyine bir adım daha yaklaşır...

İnşallah o uygar günleri görür ve belki de ezanı bile İngilizcesinden belleriz. Ve [Allah-u ekber, diye haykıracağımız yerde, hep birlikte yeri göğü inletiriz:]

- Got is great!..

Kim bilir?..