Türkiyede oluşan korku duvarını gençler yıktı. Artık bundan sonraki günlerde farklı bir süreç yaşanacak. On bir yıllık birikim, son damla ile bardağı dolup, taşırdı.
Televizyonda izlediğim bedensel engelli bir vatandaş, polis aracına elindeki koltuk değneği ile sert darbeler vuruyor. Sonra aracın önüne geçip, sanki sıkıyorsa beni ez geç der gibi bir tavır sergiliyor.
Türkiyede 67 ilde benzer olaylar yaşanıyor. Hükümet bu tabloyu iyi okumalı ve ona göre yeni politikalar üretmelidir. Türkiyede yepyeni bir aydın nesil yetişiyor. Ancak hükümetin onların çok gerisinde kaldığı bir gerçek.
Bu saatten sonra Recep Tayyip Erdoğanın değişeceğini sanmıyorum. Ne taviz verir, ne konuşma üslubunu değiştirir, ne de huyundan vazgeçer. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, nev-i şahsına münhasır bir lider. Bugün yürürlüğe koyduğu programını, yıllar önceden düşünmüş olabilir. Mesela Padişah Abdülhamide bağlı Taksim Topçu Kışlasında bulunan Avcı Taburları II. Meşrutiyetin ilanından sonra yönetime karşı girişilen en büyük ayaklanmayı Taksim Topçu Kışlasından yönetmiş. 31 Mart 1325 (1909) çıkan bu ayaklanmaya tarihte 31 Mart Vakası denir.
Meşrutiyetçi hareketin en güçlü kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidarı tam olarak ele geçiremeyişi ve zayıf bir hükümet kurması, ülkede politik istikrarsızlığa yol açmıştı. Bu durum muhalif grupların kısa sürede İttihat ve Terakkiye karşı birleşmelerine zemin hazırladı. Politik istikrarsızlık ve çatışmalar, İttihat ve Terakkiye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin öldürülmesiyle daha da şiddetlenir.
Derviş Vahdetinin yayınladığı Volkan Gazetesi, İttihad-ı Muhammedi Cemiyetinin yayın organı durumundadır. Gazetenin yayınları özellikle din adamları ve İttihat Terakkinin uygulamalarından zarar gören alaylı subaylar üzerinde etkili olur.
12 Nisanı 13 Nisana bağlayan gece Taksim Kışlasındaki Avcı Taburuna bağlı askerler, subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinden Heyet-i Mebusanın önüne gelirler ve ülkenin şeriatla yönetilmesini isterler. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa (Ispartalı) Hükümeti, uzlaşma yolunu seçer ve hükümet üyeleri istifa eder.
İstanbul tam bir kaosun içine düşer. Taksimdeki Topçu Taburundan İstanbula yayılan gericiler Adliye Nazırı Nazım Paşayı, Mebus Emir Şekip Beyi Gazeteci Hüseyin Cahid sanıp öldürür. Bazı din adamları Din elden gidiyor diyerek Avcı Taburlarıyla birlikte hareket eder. Can güvenliği olmadığı için meclise gitmezler. Bazıları da İstanbuldan uzaklaşır. Ancak İttihatçı Mebusları buldukları yerde öldürürler. Hükümetin ve meclisin etkisi kalmayınca II. Abdülhamid yeniden duruma hakim olur. İstanbulda denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanikteki 3. orduyu harekete geçirir. 23 Nisanı 24 Nisana bağlayan gece İstanbula girmeye başlayan Hareket Ordusuna karşı küçük bir direnişten sonra Taksimdeki Avcı Taburları teslim olur. Heyet-i Mebusan toplanarak Hareket Ordusunun girişiminin meşruluğunu onaylar. Ülkede sıkı yönetim ilan edilir. Ayaklanmaların önderleri, bazı din adamları Divan-ı Harpte yargılanarak ölüm cezasına çarptırılır. Meclis-i Mebusan II. Abdülhamiti ayaklanmalara sebebiyet verdiği gerekçesiyle tahttan indirir ve Selanikteki mecburi iskana tabi tutar.
Kısacası Rumi Takvimle 31 Mart 1325 (1909) meydana gelen ayaklanma tarihimize 31 Mart Gerici ayaklanması olarak geçer.
Ancak Padişah II. Abdülhamid ve dindar kesim, gerici ayaklanmasının kendileriyle ilgili olmadığını iddia ettiler. Onlara göre gerici ayaklanmasının ardında yabancı ajanlar vardı. Tarihimize kara bir leke olarak geçen gerici ayaklanmasının merkezinin Taksim Topçu Kışlası olduğunu unutmayalım. Türkiyede bunca yayın yapan gazete varken, bu gerçeği sadece bir taşra gazetesinin yazması sizce ilginç değil mi?
Taksim Topçu Kışlasının bünyesinde bulunan alaylı subaylar, 31 Mart 1909 tarihinde önlerinde bazı yobaz din adamları olmak üzere Millet Meclisinin önüne gelerek, Şeriat istiyoruz. Din elden gidiyor diye bağırmaları Türk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
Ancak Sayın Başbakanın kültüründe hiç geri adım atmak olmadığı için, Ben karar verdim. Topçu Kışlasını da yapıcam, cami de yapıcam diyor.
Benim anlamadığım Taksim Topçu Kışlası, Türk tarihinen hangi dönemini sembolize edecek? Gerçi işlenen günahlardan Topçu Kışlasının ne günahı olabilir?
Ama o kışlada barınan alaylı subaylar ve yobazların Türk Tarihine sürdüğü kara leke hiçbir zaman silinmeyecek.