Durmuş TUNA
Zaman zaman yazıyorum, gazetecinin nasıl olması gerektiği konusunda...
Malum kişilerin bu yazıyı okurken, Gazetecinin nasıl olması gerektiğini tarif etmek sana mı kaldı? türü laflar edeceğini de biliyorum.
Bu tiplerin ne düşündüğü beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren, bu tür sözde gazetecilerin halk tarafından bilinmeleri ve de itibar edilmemeleridir. *
Gazeteci dediğin herşeyden önce dürüst olmalıdır.
Ahlâklı olmalıdır.
Namuslu olmalıdır.
Yani yüz kızartıcı suç işlememelidir.
Gazeteciliği halk için yapmalıdır.
Gazetesini halk için çıkarmalıdır.
Şahsi çıkarlar ve beklentiler içerisinde olmamalıdır.
Kamuoyunda saygınlığı olmalıdır.
Kimseyi arkasından konuşturacak eylemler içerisinde olmamalıdır.
Doğru bildiğini değil, doğruları yazmalıdır.
Yüzsüz olmamalıdır.
Sahtekâr olmamalıdır.
Hırsız olmamalıdır.
Satılık olmamalıdır.
Her devrin adamı olmamalıdır.
***
Yani; gazeteci olmak meziyet ister.
Bu özelliklere sahip olmayanlar, kamu görevi olan gazetecilik mesleğini icra etmemelidirler.
Gazetecilik mesleğini lekelememelidirler.
Gazetecilik mesleğini hobi olarak yapan bir çok isim biliyorum. Bu isimler arasında hayatta olanlar da var, hakkın rahmetine erişenlerde...
Şimdi bu mesleği yapmıyorlar, ama onurlu, dürüst, namuslu, ahlaklı, saygınlığı olan insanlardı ve hâlâ böyle anılıyorlar.
İşte, güzel olan da bu...
***
Bir de, asıl mesleğinin yanında gazetecilik mesleğini kullananlar var.
Asıl mesleklerini yüzüne, gözüne bulaştırmıştır.
Yüz kızartıcı suç işlemiştir.
Naylon fatura düzenlemiştir.
Bağlı bulunduğu oda tarafından 6 ay geçici olarak meslekten men cezası almıştır.
Vergi yüzsüzü olmuştur.
Gazetelerde ismi yayınlanmıştır.
***
Şimdi yazı yazdığı gazeteler yıllar önce kendisini vergi yüzsüzü olarak teşhir ettiği için küfür ediyordu.
Şimdi ise; tencere yuvarlandı, kapağını buldu.
***
Yıllar önce teşhir edenler bugün kendileri de aynı durumdalar.
Yüz kızartıcı suç işlediler ve yüce yargıya hesap veriyorlar.
Devletin elektriğini çalmaktan dolayı nezarete atılıyorlar, yargılanıyorlar.
Şimdi hepsi bir araya geldi, Körler, sağırlar birbirlerini ağırlar misali yaşantılarını sürdürüyorlar.
***
Aklının almadığı konu ise;
Geçmişlerinden hiç korkmadan, kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi görebilmeleri...
İnsanların kişilik haklarına saldırabilmeleri...
Mahkeme kurabilmeleri...
Hakim ve savcı rolüne bürünüp, insanları yargılayabilmeleri...
Yargısız infaz yapabilmeleri...
***
Dürüstlükten söz edebilecek en son kişi olmalarına rağmen, topluma ders vermeye çalışıyorlar.
Ne yüzleri kızarıyor, ne de utanıyorlar...
Ben ve benim gibi bu mesleğe gönül vermiş bir avuç gazeteci de bu tipler yüzünden utanç içindeyiz.