Dostlarım uzun zamandır evimizi arıyorlar.. Neden köşenizde yazmıyor sunuz? sorularıyla karşılaşıyorum.. Bu telefonlara yanıt vermek biraz benim, biraz da siyasetin içinde olmanın sorumluğundan olsa gerek yazmak istemedim.
Yazmanın ne kadar zor bir iş olduğunu bilen bir kişi olarak, taraf olmaksızın objektif olabilmek öyle kolay olamasa gerek. Bu nedenle bir süredir gazetedeki köşemizde yazamadık. Seçimler bitti. Sonuçlar alındı. Seçimler sürecinde farkındalık konusunda yaşadıklarımızı sizlerle paylaşmak istedim. Toplum olarak olan biteni doğru değerlendirmek, yaşantılarımıza siyasetin ne kadar etkisi olduğunu görebilmek, birey olarak yargılar oluşturmak hepimizin sorgulaması gereken bir durum olması gerekir. Neden derseniz? Geçen hafta içindeki bir gün, farkındalıklarla ilgili bir gün olarak kabul edilmiş. Ancak izlediğim kadarıyla basında bu günle ilgili pek bir yazıya rastlamadım.
Hani eski bir söylence vardır, halk arasında konuşulan;
Neydim ? Ne oldum? Ne olacağım ?
Bu sözleri birde çoğul olarak; Neydik? Ne olduk? Ne olacağız? şeklinde de düşünüldüğünde bireycillikten kurtulup, toplum içinde yaşayan bir birey olarak toplumun huzuru ve gelecekle ilgili kaygılardan kurtulması, geleceğe umutla bakabilmesi, yapılması gerekenler için mücadele etmesinden geçer.
Toplumun gelecekle ilgili umutsuzlukları, birey olarak hepimizi ilgilendirmelidir. Birey olarak bir takım egolarımızın tatmin edilmesi, bireyi mutlu kılabilir. Birtakım mal varlıklarına sahip olmak, makam ve mevki sahibi olmak tatmin yollarından bazılarıdır.
Öyle denir. Bende aynı şekilde yazayım. Aynı geminin içinde isek, gemi için sıkıntı ne ise, içinde bulunanlarda aynı sıkıntıyı çekmek zorundadır. Köye ateş düştüğünde herkese zararı olur. Toplum önderliğine soyunmuş olanların aldıkları kararlarla, toplumun genelini ne kadar etkilediğini fark etmek, var olan sorunları azaltıp, ne kadarının çözüldüğünü görmeleri gerekir. Sorunlara çözümlerin bulunmaması veya sorunların artmış olması, açıkça başarısızlıktır.
Toplumun bunu fark etmesi zor değildir. Siyaseten bitişin bir göstergesidir. Biterken yanlışlıklar süregenleşir. Yanlış yanlışla kapatılmaya çalışılır. Bu zor dönemeçten kurtulmanın yolu her ülkede olduğu gibi halkın sağduyusuna başvurmaktan geçer.
Bir de bu toplumla bir yere gidilmez diyenlere bir, iki şey söylemek istiyorum. Elit bakışla, zaman zaman bu yaklaşımlar içinde bulunurlar. Şunu bilmek zorunluluğu vardır. Topluma önderlik yapanların görevi, toplumu daha çağdaş bir demokrasiye ve toplumsal huzura ulaştırma hedefleri var ise bu toplumla gideceklerdir.
Köylüsü kentlisiyle bu toplum bizim halkımızdır. Halka hizmet temel alınmış ise, toplumun beklentilerinin doğru tespitinin yapılması ve bu yönde yatırımların yapılması gerekir.
Katılımcılığı bu yönde sağlayabiliriz. Seçimleri yaşadık. Adaylar kendilerince ve bir takım kişilerce hazırlanan projeleri halka sundular. Şimdi sormak gerekir. Hazırlanan projelerin halka sorarak mı yoksa bir takım kişilerin hazırladıkları ve belli amaçlara hizmet eden projeler miydi? Hazırlanan projeler ile halkın talepleri örtüştü mü? Halk hazırlanan projeleri ne kadar sahiplendi? Halkımız tarafından Evet projeler yapılırken bize de sordular. Biz bu projeleri destekliyoruz. Çünkü bizler önerdik. Öyle hazırlandı diyebildikleri zaman halkımızın ve o yörede yaşayanlar sizlere onay verirler.
Bir de demokratik yaşamın temel olmazsa olmazlarından biriside halktan sağlanan gelirlerle yapılan işlerin sonuçları ve mevcut mali konularda saydamlığın sağlanmasıdır. Kısacası hesap verilebilirliktir. Belli kişilere bilgiler vermek yeterli değildir.
Esas olan halka hesap vermektir.
Bir de halkın doğru bilgilendirilmesi konusunda basına da büyük görevler düşmektedir. Basınımız, halkımızın bilgilendirilmesi konusunda objektif olmaları gerekir. Tarafsızlığı ve eleştirel bakışları toplum yaşamına ve demokratik yaşamımıza büyük katkıları olacaktır. Herkes her şeyin farkındadır. Namık Kemalin bir sözüyle bitirmek istiyorum.
Hokkamı dilenci çanağı, Kalemimi iktidar değneği yapmayacağım.
Saygılarımla..