Milliyetçilik, üniter ve bağımsız bir Devlet için, olmazsa olmazların başında geliyor.
Çünkü, ulusu bir arada tutan en önde gelen bir tutkaldır milliyetçilik ideolojisi .
Ancak milliyetçilik akımı, aynı zamanda son derece riskli sapma olasılıklarını da beraberinde getirir.
Sözünü ettiğimiz noktadaki sapma eğilimi siyaset yelpazesinin sağ yanına yaslanır.
Yaslanır Ve bağımsız bir hukuk devletini, emperyalizmin maşası faşist bir diktatörlüğe kadar götürebilir.
Milliyetçilik kavramı, hamasi bir yorumlama biçimi ile, kolaylıkla ırkçı ve ayrılıkçı bir ilkelliğe ve silah gücü ile borusunu öttüren bir zorbalığa doğru koşabilir.
Milliyetçilik kavramının içini boşalttığınızda ortaya, boş bir tenekenin yokuş aşağıya yuvarlandığı sırada çıkarttığına benzer kof bir ses çıkar.
Çıkan bu sesin tınısı, tangır ve tungurdan ibarettir
İçerik değil, görüntü ön plana çıkar.
Düşünsel sağlamlık, bilimsel tavır ve aydınlanma değil; ham duygulara hitap eden hamasi nutuklar tercih edilir.
Faşizmin öne çıkarttığı insan tipi, ilkel, cahil, uygarlıktan ve insanlıktan nasibini alamamış bir kabalıkla bezenmiştir.
Milliyetçilik ideolojisinin kaynağı ise; bir ulusun, dış tehdit ve saldırılara karşı kendisini koruma refleksinin kurumlaşmış ve organize olmuş bütünlüğüdür
Ünlü bir siyaset bilimcisi şöyle diyor:
Milliyetçiliğin sahtesi faşizme, gerçeği ise, enternasyonalizme götürür
Bu anlam yüklü sözün tercümesi şudur:
Enternasyonalizm, kendisini dış tehditlere karşı kendisini koruma mekanizmalarını yaratarak tam bağımsız bir devlet kurmuş olan milletin, kendisi gibi ülkelerle eşitlik ve mütekabiliyet esasları dâhilinde oluşturduğu kardeşlik ilişkileridir
Emperyalizmin dünya egemenliği kurmaya çalıştığı günümüz dünyasında ise, enternasyonalizm, tabii ki, platonik ve soyut nitelikli bir sevda konumundadır.
Ancak, insanların bazı sevdaları olmalıdır!..
Kişiye sevda, toplumsal hedeflere sevda ve kültürel yükseklik duygusuna sevda
Ama, sevda!..
Evet Gerçekten, her şey insan içinse Yani insanlık idealli, her türden siyasi, kültürel, ahlaki ve toplumsal hedeflerimizin dinamosu ise Bu sevdayı gönlümüzde büyütmemiz şarttır.
Irkçı, şoven ve ilkel ırkçılığa karşı milliyetçiliği savunarak tam bağımsız üniter devletimizi oluşturacak ve yürüttüğümüz mücadelenin bizi ulaştırdığı tepeden dünyanın öteki ülkelerine [halklarına] barış ve kardeşlik bayrağımızı sallayarak, insanlık idealini tüm dünya yüzüne yaymaya çalışacağız: İşte bunun da adı enternasyonalizme duyulan sevdadır
Evet, şimdilik bu sevda, oldukça soyuttur Ancak, verilen mücadeleler boyutunda her geçen gün biraz daha somuta dönüştürülecektir
Demek ki bizler, milliyetçiliği öyle bir yüksekliğe ulaştıracağız ki, tırmandığımız tepenin üzerindeki kalenin burcuna enternasyonalizmin bayrağını dikilebilsin
Öteki ülkelerle eşit ve mütekabiliyet esasları içerisinde kardeşçe ilişkiler tesis edilebilsin
Öteki ülkelere teslim olarak değil, tüm değerlerimizi savıp/ satarak değil, onların taşeronları olarak siyasi ve ekonomik çıkarlarının ileri karakollarında nöbet bekleyerek değil Milli Devletimizi kurarak, milli marşımızı söyleyerek ve al bayrağımızı sallayarak
Beyaz bayrak çekerek değil!..
İşte mesele budur