1930 ekonomik krizi kadar olmasa dahi yakın bir zaman evvel geçirdiğimiz 2001 krizi ve hala içinde yaşadığımız 2008 krizinin yarattığı aşırı durgunluk toplum üzerinde karamsar bir etki yaratmaya devam etmektedir. Çiftçimiz ve esnaf zümresi bu global krizin bedelini çok ağır ödemektedir. Tüccar bir millet olmadığımız için tarım kesimi ürettiği ürünü değer fiyatla satamadığı için bazı ürünlerde çok büyük zararlara uğramaktadır.
Ekonomiyi tetikleyen tarım kesiminin üretim girdilerinin aşırı yüksekliği devam ettiği müddetçe paranın piyasadaki silkilasyonu imkânsız hale gelmektedir.
2008 yılında mazot 3,00 Ytl, gübre bir yıl evveline göre iki misli, zirai ilaçlar bazen iki bazen üç misli fiyatlarla satılırsa bu tarım girdilerinin altında ezilen üretici ürettiği zirai mahsulle masraşarını karşılayamaz. Hal böyle olunca piyasadaki parasızlık da durgunluk yaratır ve esnaşar da çalışamaz hale gelir.
EKONOMİK DURGUNLUKTA ZİNCİR MARKETLERİN ETKİSİ
Piyasalardan paranın çekilmesinin ikinci sebebi de her il ve ilçede ve hatta beldelerde mantar gibi türeyen zincir marketlerin kazançları ve yaptığı cirolar tek merkezde toplandığı için bulunduğu bölgelere faydalı olamamaktadırlar.
Yalnız Sökede zannediyorum ki üç adet BİM mağazası, üç adet MİGROS, bir PEHLİVANOĞLU, bir TANSAŞ mevcutken bir de KİPA açılıyor ki bu zincir marketlerde iğneden ipliğe her şey mevcut. Bu zincir marketler gıdadan elektroniğe ev aletlerinden beyaz emtiaya her türlü tekstil mamullerinden motosiklet ve bisikletine kadar ayrıca cep telefonundan kamerasına kadar her şeyi satabiliyorlar.
Küçük esnafa yalnız sigara, ekmek ve meşrubat kalıyor ki bu oluşum paranın yayılmasına mani oluyor. Bu büyük kuruluşlar tarafından para bloke edilerek durgunluk yaratılıyor.
EKONOMİK DURGUNLUĞA KREDİ KARTLARININ ETKİSİ
Bankalar insanların gelir durumunu bilmeden gerek bankadan ve gerekse banka önündeki trotuardan milyonlarca kredi kartı dağıttılar. Kendini kontrol edemeyen kişiler birçok kredi kartı kullanmaya başladılar. Zincir marketlerden bir tek emtia almak için giden şahıs psikolojik tesir altında para vermediği için satın alma içgüdüsünün etkisi ile dört beş file doldurarak bir hayli borçlanıyor. Geliri kâfi gelmeyince ikinci ve hatta üçüncü kredi kartı ile borcu borçla kapatmak mecburiyetinde kalıyor.
Ulusal basının bazı gazetelerine göre Türkiyede otuz iki milyon, bazı gazetelere göre de doksan bir milyon kredi kredi kartı mevcutmuş. Yine ulusal basının tespitine göre kırk yedi milyar dolar kredi kartı borcu varmış. İşte bu borçları döndürme sıkıntısı olan kişiler insan tabiatı icabı ayrıca ev borçlanmasına araba borçlanmasına giriyorlar velhasıl toplum hayatı yaşayan insanların arzu ve iştiyakı bitmiyor.
EKON0MİK DURGUNLUĞA NEDEN OLAN İSRAF POLİTİKASI
Geçmiş yıllarda Türk toplumu böyle değildi aile hayatı tasarruf esasına dayanıyordu ama son yıllarda yalnız bireyin değil ailelerin de yaşam şekli çok değişti.
Bir aile gelirini hesap etmeden ev eşyalarının tamamında ve hatta televizyondan arabasına cep telefonundan kamerasına varıncaya kadar yenisini almak ve yeni modelle değiştirmek istemektedir. Ben şahsen beş televizyonlu aile biliyorum. Üç dört defa cep telefonu değiştiren yine LCD televizyonlar çıkınca tüplü televizyonları bırakıp LCD televizyon alan aileleri biliyorum. Köylerimize pek çok bulaşık makinesi ve elektrik süpürgesi sattığımızı biliyorum.
Çok görmüyorum her şeyin en iyisini ve en modernini kullanmak hakkımızdır ama tüplü televizyon işimizi mükemmel görürken yeni model ve bazı vasışarı varmış diyerek LCD televizyon almak mecburiyetimiz olabilir mi?
Hiç unutmuyorum ve bazı toplantılarda anlatıyorum.
Rahmetli Vehbi KOÇ şirketler grubunun İzmir Pınarbaşında toptan emtia satan Düzey Pazarlama isminde bir firması vardı. Biz de Balcılar A.Ş. olarak o şirketini iyi bir müşterisiydik.
Vehbi KOÇ bir gün kimseye haber vermeden bu firmayı teftişe geliyor. Firmanın bütün elektriklerinin yandığını görünce çok kıymetli müdürü Fevzi Beyin işine o dakikada son veriyor.
Gelirimiz ve kudretimiz dâhilinde her arzu ettiğimiz şeylere kavuşmaya çalışalım ama israf etmeyelim.
Ekonominin sıhhatli yürümesini istiyorsak lokomotif sektör olan tarım girdilerini düşürmek ve verimi arttırmak suretiyle ihracata da önem vermek mecburiyetindeyiz.
Özetlemek gerekirse;
1. İlk etapta ekonominin lokomotifi olan tarım kesimini kalkındırmak için girdi masraflarını düşürmek ve verimi arttırmak.
2. Bireyin ve ailenin psikolojisini bozan kredi kartlarını disiplin altına almak.
3. Türkiyede bayilik sistemini önleyen ve paranın bir elde toplanmasına sebep olan ve tüm küçük esnafları çalışmaz hale getiren zincir marketler grubunu kanunlarla disiplin altına almak.
4. Bu saydığımız handikaplar karşısında evlatlarımızı ve torunlarımızı koruyabilmek için geç kalmadan tedbirler almak mecburiyetinde olduğumuza inanıyor ve tavsiyede bulunmak istiyorum.