Eğitim, biliyorsunuz duyarak, görerek, dokunarak, hissederek öğrendiği şeyleri kendi davranışında göstermesi, uygulamasıdır. Mental sözcüğü ise dilimize hangi kökenden geldi bilmiyorum ama bizde ki anlamı kavrayış, düşünce, anlayış olarak biliyorum. Mental aritmetik olarak yapılan eğitimle de insanın hızlı kavrama, hızlı düşünme, hızlı ifadeye çevirme ve hızlı karar verme anlamında zihni geliştirici çalışma yapmadır. Ayrıca hızlının yanına güçlü düşünme saçaklı mantıkla düşünce üretimi, ikilemini azaltıp kesin kararlarla davranış gücünü arttırması, beynin sağ ve sol loblarının paralel (eşgüdüm) çalışmaya yönlendirilmesi v.b kısaca söylemek gerekirse, zihni gelişimde belirgin bir ilerleme kaydettiği konusunda bütün eğitim otoritelerinin kabul etmiş olmasıdır. Çünkü 1960da başlayan eğitimde devrim hareketleri ile çocuğun karar verme ve akıl yürütme gücü bu çalışmalar sayesinde ikiye katlanmıştır.
Bu anlamda 6-20 aylık çocuklarda beyin sinaps düğümlerini artırma, nicel olarak çoğaltma eğitimi verilirken 50 aylık yada 4-6 yaşları arasında da zihnin hesaplama hız ve gücünü arttırma çalışması olan Mental aritmetik eğitimleri yapılmaktadır. Bu Mental aritmetik çalışmalarının ideal dönemi 4-6 yaşları olmasına karşın bu eğitimin 12 yaşlarına kadar alınabilir olması imkanı vardır.
Hem yaş sınırlamaları, hem de verilebilme usulleri gerekli ve elzemdir. Zira 6-20 ay arasında beyin sinaps düğümü eğitimi yapamadıysan 20. aydan sonra bu eğitimin yapılmasının anlamı kalmamaktadır.
Keza Mental aritmetik eğitimde 12 yaştan sonra uygulanmasının bir anlamı yoktur. Her iki eğitim konusunda da o yaşlarda beyin o algılama ve gelişme yeteneklerini kapatmaktadır.
Ben Şeref Pınarbaşı bir öğretmen olarak, okul öncesi eğitim konularında yaptığım araştırmalarda ve gözlem-deneylerle yaptığım çalışmalarda gördüm ki yaşama sanatında ustalaşma ancak beynin algılama, düşünme, yorumlama, ifade etme gücünün arttırılması mümkün ve bu nedenle de çocuk eğitiminin ihmale gelir yanı yoktur.
Bizim toplumumuzun bu anlamda sınıf geçmesi bir hayli zor görünmektedir. Zira hem bu eğitimleri yapmak için öğretmen-eğitimci kadrosunu, hem de halkımızın ana-baba olarak bu anlayışı kabul ederek çocuğuna yaklaşımda bulunması gerekmektedir. İşte tam burada özellikle eğitim kadrolarında yüksek yetişkinlik düzeyinde uzman bir kadronun bu öğretmenlerin yetişmesinde görev alması gerekmektedir. Öncelikle bu kadroya girecek öğretmenlerin gönüllülük içinde azimli ve kararlı bir şekilde bu kadroya dâhil olabileceği belirtilerini vermelidirler.
Bu manada da Sökenin şanslı bir duruma sahip olduğunu düşünüyorum. Orada yüksekokulda çalışan matematik öğretmeni olan Ömer Yaraş diye bir arkadaşımız var ki bu saydığım özelliklere sahip hem de 30 yaşında, yani işin başında uzmanlaşacak azime ve güce sahiptir. Ayrıca okul öncesi ve okullar ölçeğinde eğitim ve eğitim sistemleri hakkında bilgi sahibidir. Partiler üstü bir anlayışla bu sistemlerin devlet politikası haline gelmesi için cansiperane bir çalışma azmi içindeki bu arkadaşımıza yürekten teşekkür ediyor, elimden gelen şekliyle destekleyeceğime söz veriyor, Menarda çalışmalarında da başarılar diliyorum.