Geçtiğimiz günlerde, Meandros Festivali etkinlikleri kapsamında Didim Kent Karıncalarıyla birlikte Güzel Çamlı Milli Park’a gitmiştik. Dönüşte bir çeşmenin yanında mola veren araçtan indiğimizde suyu buz gibi, üzerinde “EDEN BULUR ÇEŞMESİ” yazan ve sürekli akan çeşmeden günün tatlı yorgunluğuyla kana kana su içmiştik. Adı ilginç gelen çeşmenin önünde fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedik. Feysbuktaki meraklı bir arkadaşımın soruları üzerine, ben de üşenmedim geçen hafta sonu kalktım çeşmenin bulunduğu yere gittim. Çeşmenin hemen yanı başında bir köy sofrası var. Geçenler buradan bazlama alıyor, gözleme yiyor, kahvaltı ediyor, çay içiyor. Ben de bir süre gelip geçeni gözlemledikten sonra ora köylülerinden Nazif amcayla tanıştım. Havadan sudan derken konuyu eden bulur çeşmesinin öyküsüne getirdim. Eskiden, bizim çocukluk yıllarımızda köy köy dolaşıp çocuklara masallar anlatan “masalcı gezginler” vardı, o zamanlar başka eğlence olmadığı için,-hatta elektrik bile yoktu-.Gaz lambasının ya da fenerin çevresine toplanan çocuklara masallar anlatırlardı. Ninelerimizin de böyle masal anlattıkları uzun kış gecelerini hep anımsarım. Ağaçlı Köyü’nden Nazif amcaya, bu çeşmenin öyküsünü sorduğumda, o günlerden kalma bir masalcı dede gibi anlatmaya başladı.“Biz de nenelerimizden duymuştuk, kuşaktan kuşağa anlatılır durur. Bu “EDEN BULUR ÇEŞMESİ”nin öyküsü. “Yıllar önce burası küçücük, kendi halinde bir orman köyüymüş… Köy halkı kendi halinde yaşar gidermiş. Her köyde olduğu gibi burada da bir aklı kıt genç yaşarmış. Bazan öyle akıllı sözler edermiş ki, delikanlılığa gelince ona “feylozof” adını takmışlar. Bu deli oğlan küçük, büyük herkesin maytap geçtiği, alay ettiği, verdiği karşılıklardan gülünçlükler bulan insanların sevdiği bir gencin adı Dursun’muş… Bir takıntısı; kimi görse, kimin yanından geçse ya da kim onunla alay etse “Eden bulur”, “Eden bulur” sözlerini yineleye yineleye gidermiş. Bunu kendisine iyilik edenlere de söylermiş.
Evi köyün öbür yakasında, biraz evlerden ırakta bir Vesile kadın yaşarmış. Kocasını genç yaşta yitirince, oğlu Musa’yla birlikte yaşamaya başlamış. Gel zaman, git zaman deli Dursun’un yaşıtı olan Musa askere gitmiş. Yalnız kalan Vesile kadın, iyice huysuzlaşmış, hoşgörüsüz ve saldırgan hale gelmiş. Öyle ki bahçesinden meyve koparmaya gelen çocuklara bile acımadan koca koca taşları atarmış. Hiç kimseyle de geçinemezmiş. Bir rivayete göre Bulgaristan’dan buraya göçmeden önce, erkek kardeşi, aşık olduğu zengin bir Bulgar kızını alıkoyunca zindana atılıp zincire vurulmuş. Kardeşini bu durumda gören kadın aklını yitirmiş. Vesile Kadın çevresindeki herkese hırçın ve kırıcı davranırmış. Bir gün Deli dursun” Eden bulur” , “Eden bulur” diye söylenerek havluda fırına ekmek atan Vesile kadının başına dikilmiş, kadın onu kovsa da gitmemiş. Fırından yeni çıkmış ekmeklerden birisinin içine, fare zehiri katmış ve zehirli ekmeği Dursun’a vermiş. Dursun ekmeği alıp,”Eden bulur”, “Eden bulur” diye söylene söylene köyün çeşmesine varmış . O sırada Fadik kız çeşmeye suya gidiyormuş. Dursun onun testisini taşımak için yol arkadaşlığı etmiş ve çeşme başına gelmişler. Fadik kız ona güzel şeyler söylemiş yardım ettiği için. Ekmeği çeşmenin başına koyan Dursun, testiler dolunca tekrar evine kadar Fadik kıza eşlik etmiş. Feylezof Dursun çeşmenin başına koyduğu ekmeği unutmuş. Vesile kadının oğlu Musa’da o gün tezkereyi almış köye geliyormuş. Uzunca bir yol yürüdüğü için çeşmenin başında elini yüzünü yıkamış, şöyle bir soluklanmış.Tam kalkıp yola koyulacağı sırada, çeşme üzerinde ekmeği görmüş.”Anamın ekmeği gibi, ne kadar da özlemişim” diye söylenip, ekmeği yiye yiye eve yollanmış.Vesile kadın sevinçle kapıda karşılamış oğlunu ama bir gariplik varmış. Ayakta duramayacak kadar kötü oğlu neredeyse üzerine yığılacakmış. Oğlunun fenalık geçirdiğini görünce çığlık çığlığa komşulardan yardım istemiş. O ne kadar insanlara kötü davransa da komşular gelip çığlığın nedenini anlamışlar. Hemen o zamanlar da köyün tek at koşucusu, “Beygirci Ahmet Aga” at arabasını koşup, dört nala Söke’ye hastaneye yetiştirmiş oğlanı. Doktorlar müdahale edip kurtarmışlar delikanlıyı.Vesile kadın olayı oğlundan dinlediğinde ekmeğe zehir koyarak ne kadar büyük bir yanlış yaptığını anlamış. Dursun’un söylediği ”Eden bulur”,”Eden bulur” sözlerinin ne kadar doğru olduğunu tüm köylü anlamış ve olayın yaşandığı bu çeşmenin adını da “EDEN BULUR ÇEŞMESİ” koymuşlar. Vesile kadın da yaşananlardan sonra, insanları seven ve onlara iyi davranan bir kadın olmuş. Bizim köye ait olan bu olay daha sonra dilden dile dolaşırken değişikliklere uğramış, farklı farklı anlatılır olmuş. Ama asıl öykünün yaşanmış kaynağı bu çeşmedir ve benim anlattığım gibidir. Bu çeşme de bir çok değişikliğe uğramış ama hep tekrar tekrar yapılarak günümüze kadar gelmiştir. İşte Gazeteci bey oğlum,”EDEN BULUR” çeşmesinin hikayesi budur. Ben de bu araştırmayla masal dağarcığıma yeni bir şey katmış oldum. Aynı zamanda yıllardır yurdun her bir köşesinde değişik şekillerde anlatılan ve kitaplara yazılan bir öykünün kaynağını hem de aslını bulup siz dostlarımla paylaşmış oldum…09.08.09 (Söke/AĞAÇLI KÖYÜ)