Türkiyenin bazı yörelerinin çehresi tanınmayacak kadar değişmiş bulunuyor.
Örneğin İstanbulun Fatih semtine [neredeyse] imamı azam vizesi ile girilebilecek
Giderek, Merter, Sağmalcılar, Gazi Mahallesi ve diğer semt ve ilçelere de girip, kazasız-belasız dışarı çıkabilmek, oldukça ciddi bir şans meselesi haline geldi
Her geçen gün neredeyse kenti tümüyle kuşatan kurtarılmış bölgeler(!) ile kaplandı/kaplanıyor İstanbul kenti
Hani o, Nedimin gönül gözü ile, Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâ olan o güzelim kent!..
İstanbuldan Konyaya, Düzceye, Adapazarı, Sivas, Trabzona doğru sürdürülüyor bu korkunç tırmanış
Hilafet Ordusunun başaramadığı iş, sivil demokratik ortamda başarılmak üzeredir!.. Gören gözler için: Cihat sürmektedir, işgal devam etmektedir!..
Bu manzara, bu gidiş ve bu meydan okuyuş, her geçen gün daha da güçlenmekte, cesaret kazanmaktadır.
1950lerde ekilmeye başlanan irtica tohumu, daha sonra filizlenmiş, gürbüzleşmiş ve 12 Eylül sonrası Türkiyeyi işgal eden emperyalizme bağımlı politikaların taşeronu olma görevini de açıkça üstlenerek bugünkü manzarayı yaratmıştır
Türkiyenin gerçek düşmanı, bu yobaz-işbirlikçi-çıkarcı taifesinin arkasına gizlenmiş olan emperyalizmdir
Yobazın kara sakalı Türkiyeyi bir yere götüremez. Çünkü, dışarıdan müdahale ve destek olmadıkça tarihi süreç, kendiliğinden geriye dönmez.
O kara cübbe arkasına saklanmış olan yabancı çıkarlarıdır Türkiyenin kaynaklarını ve insan malzemesini satın alan ve kendi çıkarına kullanan
Emperyalizm, eskiden olduğu gibi şimdi de, irticaın arkasına saklanmakta, o kuytu karanlık köşede sinip beklemekte ve el altından da ülkenin bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi kaynaklarına akıtacak mekanizmaları ülkenin hukuk düzenine ve ekonomik çarkının içine ustaca yerleştirmektedir
Oyun budur! Strateji, taktik, plan, program budur.
Türkiye halkını birbirine bağlayan görünmez ipleri kesmekle meşguldürler.
Milli kültürümüzü, ortak dilimizi ve ulusal dayanışmamızı alt üst edip, bizi birbirimize bağlayan her ne varsa yıkıp, ayrıştırmaya çalışmakta ve varmayı düşündükleri son istasyonun özlemi ile yaşamaktadırlar.
Bu ülkenin sonu demek, emperyalizmin zaferi demektir.
Yaşanan süreçte önümüze konan Sırat Köprüsü işte budur.
Ekonominizin dümenini yabancılara teslim etmişseniz
İç ve dış siyasetinize egemen değilseniz
Kültürünüz, yabancı ve işbirlikçi medyanın elinde alelade bir oyuncak [ve araç] haline dönüşmüş ise
Ve yüzyıllardır birlikte yaşamış, birlikte omuz omuza aynı vatan için savaşmış insanlarınızı birbirlerine düşman haline getirmişlerse
Artık oturup, bir zahmet düşünmeniz gerekir.
Ve evet düşünmemiz gerekir.
Sonra da bu düşünceleri ve bu düşüncelerden güç almış emeklerimizi birleştirmemiz gerekir
Bunu yapmıyorsak ya da yapamıyorsak O zaman
Düşün düşün yoktur işin demekten başka bir çare yoktur