DOLAR MI HASTALANDI?

NEVZAT LALELİ

Bir gazete manşet atmış. “Dolar’ın ateşi düşmüyor” diye…

Hemen heyecanlandım. Acaba bizim dolara ne olmuştur? Sordum soruşturdum. Öyle ya bütün işlerimizde onu baz (esas) alıyoruz. Alış verişimiz de o, ticaretimiz de o, ithalat ve ihracatımız o… velhasıl her işimizde, her hesabımızda onu kullanıyoruz.

Aman, Allah vermesin (!) hastalanır filan da sonra biz ne yaparız, dolarsız?

Sonra iş anlaşıldı da biraz yüreğime su serpildi.

Meğer son aylarda dolar, durmadan yükseliyormuş… Son günlerde ise 1,90 ve neredeyse 2 TL. ye dayanmışmış.

Ekonomistlerimiz beklemişler… Devlet adamlarımız beklemişler… Dolarla alış veriş yapanlar beklemişler. “Acaba dolar tekrar düşer mi” diye. Ama doların fiyatı bir türlü düşmüyormuş. Gazete de onu haber yapmış ve “Doların ateşi düşmüyor” diye manşet atmış.

 EKRAN BAŞKA GERÇEK BAŞKA

Şaka bir tarafa… Bunlar kendilerini akıllı, milleti ahmak mı zannediyorlar?

Önce şu yapılan “Ali Cengiz oyununu…” biraz açıklayalım.

TV haberlerinde, gazetelerde ikide bir önümüze, “Doların fiyatı yükseldi. Altının fiyatı yükseldi veya EURO’nun fiyatı yükseldi…” diye haber sunarlar.

Okuyucularım şunu iyi bilmelidirler ki aslında ne doların fiyatı yükselmekte, ne altının ve nede Euro’nun… Onların fiyatları sabit olarak yerlerinde durmaktadır.

Bu sözüme ispat isteyenler ABD’de yaşayan arkadaşlarına, Avrupa’da bulunan memleketlilerine bir telefon açarak sorabilirler.

Mesela ABD’de vitrinlerde teşhir edilen bir malın fiyatı (diyelim ki) 10 dolar olarak etiket konmuş ise, (bizde doların yükselmeye başladığı tarih 2010 yılının ikinci yarısı olsun) o günden bu yana bu malın etiketi değişmemekte 10 dolar aynen durmaktadır.

Belki bir yıl içinde fiyatın 9 veya 8 dolara düşmesi de muhtemeldir. Çünkü gelişen teknolojide birim zamanda artan üretim, maliyeti düşürür. Maliyet düşüklüğü ise o malın satış fiyatına yansır.

Peki, bir yıl gibi bir zamanda ABD’de ve Avrupa’da doların, euro’nun, fiyatlarında yükselme olmuyor da, bizim ülkemizde niçin doların ve euro’nun fiyatı tavan yapıyor? Tabii bu arada altının fiyatı da… Ve biz bunların arkasından yetişemiyoruz?

Bunun tek izahı var. O da, Türk parasının değeri durmadan düşüyor. Paramızın alım gücü düştüğü için, dün bir dolara 1.20 Tl öderken bugün aynı dolara 1.90 TL ödüyoruz. Dün “çeyrek altını” 70 TL’ye alırken, bu gün aynı çeyrek altını alabilmek için 1.70 TL ödemeye mecbur oluyoruz.

Gazeteler ve Tv’ler niçin olayı, “Türk lirası değer kaybediyor…” şeklinde vermiyorlar da “Dolar yükseliyor” şeklinde veriyorlar? Sorusuna gelince;

Çünkü bu soygun düzeninde, bir müddetten beri narkozla uyutulmuş vatandaşın uyanmaması lazım. Böylece bu tufeylilerin gelirlerine gelir, rantlarına rant eklenmiş olsun.

Eğer bu arkasında bazı mahfillerin bulunduğu medya, her gerçeği açıklarsa vatandaş; “Durun bakalım. Bizi nereye götürüyorsunuz?” diye uyanacak ve bu yanlış uygulamayı yapanlardan hesap soracaktır. İşte bunun için bunlar, sol kulaklarını, sağ elleriyle göstermeye çalışıyorlar.

YA ENFLASYON HESAPLARI

Yıllık enflasyon rakamları da aynı çarpık anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. “Efendim… Yıllık enflasyon rakamları TÜFE (Tüketici Fiyatları endeksi) ve TEFE (Toptan eşya fiyatları endeksi) olarak hesaplanmaktadır. Bunlar bu sene resmi rakamlara göre ortalama yüzde 9 civarındadır.

Aziz okuyucularım… Ne diyorsunuz? Doğru mu, bu rakam?

Bilmeliyiz ki, kesinlikle bu rakam doğru değildir.

Enflasyon nedir? dersek, “Enflasyon, mal fiyatlarının yükselişi ve para değerinin azalışıdır. Bu her iki değer, enflasyonist bir ortamda zamanla gittikçe birbirinden uzaklaşırlar.

Enflasyon hesaplamaları içerinde ki kalemlere baktığımızda vatandaşın her zaman kullanmadığı mal ve hizmetler vardır da, Türk parasının değeri kaybı yer almamaktadır.

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de görülecektir ki Türk parasının değer kaybı enflasyonun en önemli kalemi olması gerekir. Çünkü vatandaşımız evine ne alsa Türk parasıyla alıyor ve Tl ile ihtiyaçlarını gideriyor. Böylece de dün daha az lira ödeyerek sahip olduğu mala, bu gün daha çok para ödeyerek sahip olmaya mecbur kalmaktadır.

Enflasyonu doğuran en önemli etken ise ekonomi içinde “Bir çığ gibi…” gittikçe büyüyen faizdir. Bu bir cümle ile açıklamamız gerekirse;

Enflasyonist bir ekonomik ortamda “Üretici, üretemez. Tüketici tüketemez.” Çünkü üreticini ve tüketicin sırtında birer kambur vardır. Buna faiz kamburu denir. Üretirken de tüketirken de faizcinin faizini ona ödemeden, hiçbir işlem yapılamaz.