Birçok mutlu yuvanın yıkılmasından samimiyetin yok olmasına kadar pek çok sorunu da beraberinde getiren sosyal paylaşım sitesini ele alan Diyanet çalışanları yine internet ve sosyal paylaşım siteleri aracılığı ile vatandaşları sosyal paylaşım sitesinin tuzaklarından korumak için çalışma başlattı.
Konuyla ilgili ilginç bir makale kaleme alan Kur’an Kursu hocalarından Aydan Usta’nın sanal alem üzerine yazdığı yazı sosyal paylaşım sitelerinde en çok paylaşılanlardan oldu.
“MASUM BAŞLADI GÖVDE GÖSTERİSİNE DÖNDÜ”
Hayatımıza masumca giren ve kısa sürede milyonlarca insanı çevreleyen sanal alemin gövde gösterisine döndüğünü dile getiren Aydan Usta, “Sanal aleme girilirken yıllardır görmediğimiz, izini kaybettiğimiz okul arkadaşlarımızı hatta çocukluk arkadaşlarımızı bulacak, onlara kavuşacaktık. Uzun uzun sohbetler yapacak, yıllardır görüşememenin acısını bir ekran arkasından da olsa çıkaracaktık. Gerçekten de böyle masum başladı sanal dünyayla tanışıklığımız. Ancak işler umduğumuz gibi devam etmedi. Arkadaşlarımızı, uzun yıllar uzak kaldığımız dostlarımızı bulduk bulmasına ama hevesimiz az sürdü bir, iki kelam ve bitti. En sadık, en vefalı dostlar bile aralarındaki iletişimi ‘beğen’ butonuna tıklayarak sürdürür oldular. Sanal ortamlar adeta bir gövde gösterisi yapılan arenaya çevrildi kısa sürede. Gidilen yerlerde arz-ı endam edilerek paylaşılan fotoğraflar, gezilen yerlerin tarihi özelliklerini değil de ’ben geziyorum’ mesajını vermek için paylaşılır oldu. Daha da kötüsü dışarıda yenilen yemek vesaire mutlaka paylaşıldı. Belki de sadece sosyal ortamda paylaşılmak için yendi. Mesaj yine aynı ‘bak ben yine geziyor, eğleniyor en güzel yerlerde yemek yiyorum…Hayatımızı göstermelik yaşar olduk. Sadece başkaları ne kadar mutlu olduğumuzu görsün, ne kadar ferah yaşadığımızı görsün diye yaşar olduk sanki. Peki bir düşünelim bakalım bu sosyal ortamlar hayatımıza girmeden önce ailecek gittiğimiz bir piknikteki tadı alabiliyor muyuz acaba? Arkadaşlarımızla aramızda kamera çekimi olmadan içtiğimiz bir kahvenin, o doyumsuz sohbetlerin tadını bulabiliyor muyuz? Bu belki de en masum şikayetimiz. Peki ya bu yüzden yıkılan yuvalar? Bunun sonuçlarına toplum olarak katlanabilecek miyiz? Eşler arasındaki ’bak herkes nerelere gidiyor biz hiç tatil yapamıyoruz’ diyalogları pek çok evden duyulur oldu. O yaparsa ben de yaparım hırsı kanaatsizlik ve kıskançlık…sonuç mutsuz ve çatırdayan aileler…” diye kaleme aldı.
“AHLAKİ DEJENERASYON BAŞLADI”
Yaz boyunca tarlada çalışan lise öğrencilerinin en büyük hedeflerinden birinin akıllı telefon alarak sosyal paylaşım sitesi modasına uymak olduğunu belirten Usta yazısında “Bütün yazı üzüm bağında çalışarak geçiren bir lise öğrencime kazandığın parayla ne yapacaksın dediğimde ‘akıllı telefon alacağım öğretmenim’ deyince çok şaşırmıştım. Öncelikler değişiyor. Çok daha acil gereksinimlerimiz önemsenmiyor. İşin ucunu kaçırmış durumdayız ne yazık ki. Yeni doğan çocuğun ilk ağlayışını kameralar karşısında dünyaya duyurmaktan tutun da annesinin son nefesini dahi kameraya çekip paylaşanlar var. Aslında durum sandığımızdan vahim. Yaptığı kötü bir durumu paylaşan kişinin bilinçaltına verdiği mesaj ‘ben yaptım sen de yapabilirsin, zararı yok’ mesajıdır. Sonuç ahlaki dejenerasyon. Bir de işin şu boyutu var ki göz ardı ediliyor. Bizim paylaşımlarımıza kolaylıkla kötü niyetli insanlar da ulaşabiliyor” ifadelerine yer verdi.