DİDİM BELEDİYESİ VE DİDİM DERNEĞİ ARASINDAKİ KÖPRÜ...

FARUK HAKSAL

 

Didim Derneği, Didim’in en eski demokratik toplum kuruluşu.

Hayır, “sivil toplum” kuruluşu değil, demokratik kitle örgütü…

Çünkü Didim Derneği’nin kurulduğu 1980’li yıllarda “sivil” sözcüğü, dile çamur bulaştırarak toplumu afyonlama yönteminin konusu haline henüz getirilmemişti.

Dolayısıyla dernekler, siyasi partiler ve benzeri yapılanmalar demokratik toplum kuruluşları olarak anılıyorlardı.

Sonra toplum mühendisleri Türkiye Cumhuriyeti içinde “iş”e alındılar, Dolarlı, Avrolu bedellerle ülkenin önemli stratejik merkezlerine atandılar ve “özel” nitelikli görevlerine başladılar.

Böylece de bizim demokratik toplum kuruluşlarımız, birden bire ve ansızın, bir yerlerde verilen kararlar uyarınca “sivil toplum” kuruluşları haline getirildiler…

Sivil sözcüğünün anlamı oldukça yüklüdür…

Sivil, bilindiği üzere, resmi olanın karşıtıdır.

Peki, resmi olan nedir ve kimdir?

En başta Devlet’tir.

Sonra Devlet örgütüdür.

Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Ulusal devlettir.

Milli olandır.

Misakı milli içinde kalan alanın adıdır.

Ve işte bunun için Didim Derneği, Akbük Kültür ve Çevre Derneği, Didim Platformu ve benzerleri birer demokratik kitle örgütüdür.

Didim Derneği, geçtiğimiz Perşembe günü Didim Ticaret Odası salonunda olağan genel kurulunu yaptı.

Dernek başkanı Mehmet Soysalan genel kurulu açık konuşmasında çok önemli yerel gerçekleri genel kurulun gündemine taşıdı.

Ama bizim bu nitelikli konuşmanın içeriğinden ayıklayıp, altını çizdiğimiz en önemli nokta demokratik toplum kuruluşlarının önemi ile ilgili cümlelerdi.

Soysalan konuşmasında, demokrasinin, çoğulcu düşüncenin, hoşgörü ortamının ve katılımcılığın önemi, değeri ve yaşama geçirilişi ile ilgili somut örnekler sundu, kendisini dinleyenleri düşünmeye ve üretmeye özendirdi.

Ama bizce Mehmet Soysalan’ın ileri sürdüğü düşüncelerin daha sonra kürsüye gelen Didim Belediye Başkanı Mümin Kamacı’nın yaptığı kısa konuşma ile içerik olarak bütünleşmesi Didim yerelinde çok çok önemli bir noktaya gelindiğini gösteriyordu.

Bu nokta, doğru/dürüst ve yararlı çalışmalar yapan bir yerel yönetimin yöresindeki demokratik kitle örgütleri ile uyumlu çalışabileceğini gösteriyordu.

Demek ki, aynı toplumsal yarar uğruna yerel yönetimin iradesi ile demokratik kitle örgütlerinin enerjisi bir araya getirilebilir ve bu birliktelikten önemli sonuçlar alınabilirdi.

Düşünce üretmek, eleştiri ve öz-eleştiri mekanizmalarını olumlu bir biçimde işlerliğe sokmak böyle bir ahenk içinde yapılandırılabilirdi.

Didim yerelinde ortaya çıkan bu sonuç, Didim Derneği’ni yönetenler kadar ve hatta onlardan da çok, Didim Belediye başkanı ve yönetim kadrolarının eseridir.

Bu birliktelik, gerçekte, demokratik kitle örgütleri mensuplarının kol ve kafa emeklerini yerel yönetimin toplumsal yarar doğrultusunda ortaya koyacağı alanlarda seferber etmelerini sağlayarak çoğulculuğu ve katılımcılığı kâğıt üstünden alarak yaşama akıtacak olan bir anlayışın eseri olabilir.

İşte Didim Belediyesi ile Didim Derneği arasında oluşturulmuş bulunan bu kültürel ve toplumsal köprü sözünü ettiğimiz bu anlayışın ürünüdür.

Bu anlayışın mimarlarını, yaratıcılarını ve emekçilerini kutlar, aynı anlayışın tüm yörelerimize bulaşmasını içtenlikle umarız.

Sağ olunuz!