"Sokakta mı dağıtılıyor aşk
pazarcıların tezgahlarında
manavın sepetinde midir?
tanesi kaça alınır
ya kaç kuruştur kilosu
ölçülebilir mi demir külçelerden oluşan kalplerde
bir yanda çocuk potalarını eritip nakde çevirenlerin
ne kadar gerçekçidir çocuk haklarından
söz etmeleri
külfetli bir iş değil midir aşk
yoksa
sıkıştırıp karanfilleri
bir tutam toprağın içinde saksıya
çıkmaz bir sokakta ve güneş görmeyen terasta ve bahçelerin en duvar kenarlarına şerpiştirip
ve bir bardak su verince
aşk mı deniyor adına
dik durmayı beceremeyenlerin
bencilliğe örselenir yürekleri aşk
emperyalist bir sevdaya dönüşür
zulüm alınır satılır
ve ellerinizde solan bir aşk kalır."
Nedir bu kavgalar bu gürültüler. Arap baharı emperyalistlerin ellerinde hazana dönerken adına devrim diyerek sıranın Suriye ye geldiği görülmektedir. Suriye yi emperyalistlerin kucağına düşürmek için bizim Başbakanımızda en heveslilerden gözükmekte. Türkiyenin Suriye ile sorununun ne olduğu halen daha belirsizdir. Suriye ile en uzun sınıra sahip bir ülkenin daha barışcı ve tarafsız davranması gerekmiyor mu? Hani daha düne kadar kanki idik, ne oldu sonra?
İlle de demokrasi deniliyorsa neden krallıkla yönetilen diğer Arap ülkelerindeki iktidarlara bir şey söylenmiyor? Örneğin Suudi Arabistanda hangi demokrasi var? Ya Sudan yönetimine ne demeli, soykırımla suçlanan bir yönetimle neden ilişkilerimiz sıcak?
Suriye meselesinin arkasında hangi emperyal taleplerin olduğunun topluma açıkça anlatılması gerekmiyor mu?
Tamda böyle bir ortamda Dersim krizi yaratılıyor. Ve her ne hikmetse dersim olaylarında CHP taraf durumuna düşürüyor kendisini. Bu CHPyi de anlamak zor. Sanki Dersimi kendisi yapmış gibi savunmaya geçiyor.
Oysa olay çok basit. Güçlü ülkeler yani Devletler hatta halkın kutsal olduğu ve Devletin halk için olduğu yönetimlerde, iktidar da ve muhalefette kimin olduğuna bakılmaksızın geçmişte yapılan tüm hata ve zulümler için halktan, halklardan özür dilemek esastır.
Asıl olan devlet olduğuna göre ve siyasi iktidarların geçici olup, devlet erkini kullandıkları düşünüldüğüne göre, geçmişte iktidarda olup devlet erkini kullanarak yanlış yapan her kim olursa olsun bu yanlış için halktan özür dilenir.
Ve varsa yaralar kapatılır ya da hiç olmasa kapatılmaya çalışılır. Bakın Merkel Almanyasına, sevelim ya da sevmeyelim, bir kısım faşist örgütlenmelerin yapmış olduğu yasa dışı eylemlerden dolayı,"hayır bunu ben yapmadım, ya da bunlar yapılırken siyasi iktidar bilmem şu parti idi" demeden hemen devlet adına ölenlerin yakınlarından özür dilenmiş ve nakdi tazminat ödeneceği ilan edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Almanyadan neyi eksik ya da Almanyadaki siyasi iktidarın, AKP yada CHP den ne fazlası var?
Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olunca sosyal demokratlarda biraz umut oluşmuştu. Artık geçmişteki hatalardan ders alınacak ve yeni bir aydınlık Türkiye, barışcı Türkiye hedefi çizilecek beklentisi vardı. Oysa bakıyoruz ki CHP aynı CHP.
AKP dersen otoriterliğini gittikçe çoğaltıyor. Telefon dinlemeleri, tutuklamalar, baskılar, insanları geçmişti GOMİNİSTTİ diye yapılan haksız ve önyargılı, suçlamalar, yargısız infazlar. Kim yapıyor bunu? AKP bakanı...
Sonuç mu; Dersim olayını gerçekleştiren o yılların devlet erkini kullanan siyasi iktidarıdır. İktidarda kimin olduğuna bakılmaksızın, CHPsi, AKPsi, MHPsi, BDPsi bir olup halktan yapılan yanlışlar için top yekün özür dilemelidir ve bu özrü aslında en önce kendisini sosyal demokrat olarak addeden CHP dilemelidir.
Bu toplum 12 Eylül içinde özür beklemektedir. Maraş için, Sivas için de..
Bilinir ki, toplumun her kesimini kucaklayamayanlar, hep kendilerine yontanlar iktidar yüzü göremezler. Günleri arkası boş söylem bolluğu ile geçirenler sadece kendilerini kandırmış olurlar ve ellerindeki aşkı soldururlar.