DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİ YENİDEN KURMA İMKANI

FARUK HAKSAL

Tayyip Erdoğan, Başbakan olmadan önce hapishanedeydi…
Kendisini hapishanede ziyarete gelen “kişi” ABD Büyükelçisiydi.
Ve o ziyaret, o günlerin Türkiye’sinin altı çizilecek bir “olay”ıydı…
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en düzey subayları, generalleri hapistedir…
Kendilerini ziyaret eden kişiler, Genelkurmay Başkanı ve diğer Kuvvet Komutanlarıdır.
Ama bu ziyaret, bugünün Türkiye’si için çok önemli bir “olay” değildir.
Hemen ertesi gün, subay eşleri Ankara’da Anıtkabir’de Ata’nın huzurundadırlar…
Ankara yağmurludur, soğuktur…
Ancak Anıtkabir’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en düzey komutanlarına arka çıkan, destek olan onbinler vardır…
Subay eşleri bu birlikteliğe;
- “Vardiya bizde!” diyerek anlam katmaktadırlar.
Talepleri sorulduğunda ise;
- Biz yargılanmaktan kaçmıyoruz… Ancak, adalet istiyoruz. Bağımsız ve tarafsız bir yargılama istiyoruz, diye yanıt vermektedirler.
Anıtkabir’i dolduran onbinlerce insan ise, onlara yürekten ve sonuna kadar destek verdiklerini haykırıyorlar…
İşte bu birliktelik, bu bilinçli destek ve bu adalet arayışı bugünün Türkiye’sinin en önemli “olay”ıdır ve niteliği itibariyle, yarının aydınlık Türkiye’sinin mimarıdır!..
19 Şubat’ın Ankara’sı Türkiye’nin siyasal gündemine anlam katmıştır.
Bağımsız ve tarafsız yargı mücadelesine güç katmıştır.
Milletin ordusuna sahip çıkmasının değerli bir delili olarak demokrasi tarihimizde silinmez bir iz bırakmıştır…
Ve bizce, komutanların hapishane ziyaretini gölgede bırakmıştır
Bugünler geçecektir.
Arap dünyasının diktatörlükleri meydanlarda çatırdarken laikliği ve demokrasiyi İslam dünyasına armağan etmiş olan Mustafa Kemal Türkiye’sinin içinde bulunduğu karanlıkta uzunca bir zaman daha vakit öldürmesi beklenemez…
Diktatörlük; yasama, yürütme ve yargı organlarının tek bir elde toplanması ve tek bir iradeye köle olması demektir…
Türkiye halkı, yasama organındaki çoğunluğu bir süre için iktidardaki siyasi güce teslim etmiştir.
Hükümet, yasama organından aldığı güç ile bu aynı siyasi güç tarafından yürütülmektedir.
Yargı organları ise, yine yasama organındaki çoğunluğa dayanılarak çıkartılan yasalar sonucunda yine bu aynı gücün egemenliğine terk ve teslim edilmiştir.
Yani sonuç olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri, bugün bir tek siyasi gücün tekelinde ve güdümündedir…
Ancak… Bu amansız gidişin bir de geri vitesi vardır.
Geri vitesin ilk adımı, yasama organındaki çoğunluk gücünü bu siyasi partinin elinden [ve tekelinden] geri almaktır.
O zaman halkın kendi kendisini yönetme imkân ve yetkisi, yeniden kendi eline geçecek ve demokratik düzen, yeniden yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız olarak bir arada ve uyum içinde işleyebilecekleri bir ortama kavuşturulmuş olacaktır…
İşte Türkiye halkı, Haziran ayında önüne konacak sandığa bu bilinçle gitmeli…
Ve gereğini yapıp, bu ülkede demokratik hukuk devletini yeniden kurmalıdır!..