Tayyip Erdoğan, Başbakan olmadan önce hapishanedeydi
Kendisini hapishanede ziyarete gelen kişi ABD Büyükelçisiydi.
Ve o ziyaret, o günlerin Türkiyesinin altı çizilecek bir olayıydı
Bugün Türk Silahlı Kuvvetlerinin en düzey subayları, generalleri hapistedir
Kendilerini ziyaret eden kişiler, Genelkurmay Başkanı ve diğer Kuvvet Komutanlarıdır.
Ama bu ziyaret, bugünün Türkiyesi için çok önemli bir olay değildir.
Hemen ertesi gün, subay eşleri Ankarada Anıtkabirde Atanın huzurundadırlar
Ankara yağmurludur, soğuktur
Ancak Anıtkabirde Türk Silahlı Kuvvetlerinin en düzey komutanlarına arka çıkan, destek olan onbinler vardır
Subay eşleri bu birlikteliğe;
- Vardiya bizde! diyerek anlam katmaktadırlar.
Talepleri sorulduğunda ise;
- Biz yargılanmaktan kaçmıyoruz
Ancak, adalet istiyoruz. Bağımsız ve tarafsız bir yargılama istiyoruz, diye yanıt vermektedirler.
Anıtkabiri dolduran onbinlerce insan ise, onlara yürekten ve sonuna kadar destek verdiklerini haykırıyorlar
İşte bu birliktelik, bu bilinçli destek ve bu adalet arayışı bugünün Türkiyesinin en önemli olayıdır ve niteliği itibariyle, yarının aydınlık Türkiyesinin mimarıdır!..
19 Şubatın Ankarası Türkiyenin siyasal gündemine anlam katmıştır.
Bağımsız ve tarafsız yargı mücadelesine güç katmıştır.
Milletin ordusuna sahip çıkmasının değerli bir delili olarak demokrasi tarihimizde silinmez bir iz bırakmıştır
Ve bizce, komutanların hapishane ziyaretini gölgede bırakmıştır
Bugünler geçecektir.
Arap dünyasının diktatörlükleri meydanlarda çatırdarken laikliği ve demokrasiyi İslam dünyasına armağan etmiş olan Mustafa Kemal Türkiyesinin içinde bulunduğu karanlıkta uzunca bir zaman daha vakit öldürmesi beklenemez
Diktatörlük; yasama, yürütme ve yargı organlarının tek bir elde toplanması ve tek bir iradeye köle olması demektir
Türkiye halkı, yasama organındaki çoğunluğu bir süre için iktidardaki siyasi güce teslim etmiştir.
Hükümet, yasama organından aldığı güç ile bu aynı siyasi güç tarafından yürütülmektedir.
Yargı organları ise, yine yasama organındaki çoğunluğa dayanılarak çıkartılan yasalar sonucunda yine bu aynı gücün egemenliğine terk ve teslim edilmiştir.
Yani sonuç olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri, bugün bir tek siyasi gücün tekelinde ve güdümündedir
Ancak
Bu amansız gidişin bir de geri vitesi vardır.
Geri vitesin ilk adımı, yasama organındaki çoğunluk gücünü bu siyasi partinin elinden [ve tekelinden] geri almaktır.
O zaman halkın kendi kendisini yönetme imkân ve yetkisi, yeniden kendi eline geçecek ve demokratik düzen, yeniden yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden bağımsız olarak bir arada ve uyum içinde işleyebilecekleri bir ortama kavuşturulmuş olacaktır
İşte Türkiye halkı, Haziran ayında önüne konacak sandığa bu bilinçle gitmeli
Ve gereğini yapıp, bu ülkede demokratik hukuk devletini yeniden kurmalıdır!..