DEMOKRASİYİ KORUMAK VE YAŞATMAK HER FERDİN, HER KURUMUN EN KUTSAL GÖREVİ



 

Milyonlarca şehit kanı dökerek ve çok ağır bir bedel ödeyerek sahip olduğumuz bu güzel vatan üzerinde huzur ve barış içinde yaşamak istiyorsak gerek partiler ve gerekse kurumlar olarak demokrasiye sahip çıkmamız gerekir.       

Nisan ayından bugüne kadar huzur bozucu olaylar içinde yaşamaya devam ediyoruz.

Şu hususu iyi bilmemiz gerekir ki toplumun her kesimi normal yaşamını devam ettirmek ailesinin ve evlatlarının geçimini sağlamak için bin bir mücadele içinde çırpınırken devletin zirvesinde kırgınlıklar olsun istemiyoruz.

Devletin zirvesindeki görüş ayrılıkları ve huzur bozucu olaylar demokrasiyi felce uğratır.

Millet olarak bu yeni dönemde o eşsiz insan, büyük dahi, büyük kumandan Atatürk'ün milleti için idealinde yaşattığı (muasır milletler) seviyesine erişebilmemiz için tüm toplum katmanlarının, sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin ve bilhassa ulusal medyanın demokrasiyi zaafa uğratacak her türlü tehlike karşısında memleket sever bir inanışla mücadele etmeleri gerekir.

Geride bıraktığımız 4,5 yıllık bir dönemde çok büyük işler başarmamıza rağmen çözüm bekleyen çok ciddi sorunlarımızın olduğunu bilmemiz gerekir.

1- 30.000’in üzerine şehit verdiğimiz ve her gün devam eden PKK sorunu.

2- Çözümü yılan hikayesine dönen Kıbrıs sorunu.

3- İsdihtam yaratacak yatırımların hızlandırılması sorunu.

4- Türkiye ekonomisini dünya ekonomisi ile entegrasyonunu sağlamak suretiyle çıkabilecek ekonomik krizlerin önlenmesi sorunu.

5- Bir müddetten beri yavaşlayan Avrupa Birliği müzakerelerinin hızlandırılması sorunu.

6- Özel dershanelerin okulların yerini aldığı ve eğitimin paralı hale getirildiği eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması sorunu.

7- Avrupa Birliği’nin kasıtlı olarak yaptığı önerilerle laiğiyle desteklenmeyen tarım kesiminin ciddi olarak desteklenmesi ve tarımda verimi arttırıcı sorunların çözülmesi.

Bütün bu ana sorunlarla ilgili olarak küçük detaylar halinde yüzlerce çözüm bekleyen sorunlarımız varken zirvede huzursuzluk yaratacak olaylar milletin ızdırabı olduğu kanaatindeyim.

Cumhurbaşkanı seçimi günü gönül kırıcı olaylar bir tarafa hava ve deniz kuvvetleri komutanlarının devir teslim töreninde Abdullah Gül için (benim cumhurbaşkanım değil) diyen gazeteci Bekir Coşkun ile Hürriyet Gazetesi’nde devamlı aleyhinde yazı yazan Emin Çölaşan ve Cumhuriyet mitinglerini tertip ederek muhalif bir partiye açıkça destek olan Tuncay Özkan'ın 30 Ağustos resepsiyonuna çağrılması ve bazı parlamenterlerin çağrılmayışı ne yazık ki bu kırıklığın devam edeceği işaretini vermektedir.

Hatırlardadır, Sayın Bülent Ecevit'in önerisi ve desteği ile Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Ahmet Necdet Sezer'in güvenlik kurulu toplantısında Başbakan olan Sayın Ecevit'in yüzüne anayasa kitapçığını fırlatmasıyla 2001 krizi yaşanmış ve doların %300 artması ile borçlu olan yüzlerce fabrika ve bankaların iflas etmiş olduğu acı bir gerçektir. Aynı günleri yaşamak istemiyoruz.

En değerli varlığımız olan ordumuzla milletimiz ve devletimizin tüm kurumları bu milletin öz evlatlarıdır. Herkesin bunu böyle bilmesi ve hareketlerini ona göre tanzim etmesi gerekir.

Sayın Genel Kurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt'ın 30 Ağustos resepsiyonunda Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızia yaptıkları samimi sohbetlerin görüntüleri millet tarafından takdir edilirken, Genel Kurmay camiasının bazı milletvekillerini resepsiyona davet etmezken toplum nezrinde sivri uç olarak bilinen kişilerle beraber Sayın Cumhurbaşkanımız için (o benim Cumhurbaşkanım değil) diyen gazeteci Bekir Coşkun'un daveti zihinlerde istifam yaratmaktadır.

Kırk yıldan bu yana krizler içinde yaşayan bu aziz milletimiz devletin zirvesinde çelişki değil gerçek bir barış ve huzur istemektedir.