Nereden çıktı bu başlıkta diyeceksiniz.
Türkiyede olağan işlerin enfastuyonu yaşadığı müddetçe olur.
27 Nisan gününü hatırlayınız. 10nuncu Cumhurbaşkanının görev süresinin bitmesine haftalar kalmıştı. Yeni Cumhurbaşkanı seçilmesi gerekirdi.
Mecliste büyük bir çoğunluğa sahip olan iktidar partisi, sayın Abdullah Gülü aday göstermişti.
Üstelik Cumhurbaşkanlığı seçilebilmesi için üç oya ihtiyacı vardı. Üç oy yüzünden çoğunluk sağlanamadı ve milletvekili seçimlerinin erkene alınması kararlaştırılmıştı.
Şimdi ne değişti?
Değişen hiçbir şey olmadığı gibi;
- 4 aylık bir boşluk yaratıldı. Bu dört ayda köprülerin altından çok sular geçti. Dört ay insanların dikkatleri bir merkezde tutuldu. AB ile ilgili gelişmeler, Kuzey Irakla ilgili problemler unutturuldu. Hatta Güney Anadoluda tekrar azıtan PKK eylemlerinin sonuçları halktan gizlendi.Bunlar hep dört aylık boşluğun etkileridir ve sorumluları bellidir.
- 22 Temmuzda halkın büyük iradesi ile oy patlaması yaparak tekrar iktidara gelen iktidar,
Karşıt taarruzların rövanşını almış, kendine daha fazla güvenle makam ve bürolarda yer değiştirmelere başladı.
Anlayacağımız, istemezükçülerin tepkileri sonucunda, iktidarın ekmeğindeki tereyağının üstüne üstelik birde bal sürüldü.
- 27 Nisanda sayın Abdullah Gülü içlerine sindiremeyen kişi ve kurumlar, partiler bu günden sonra neler yapacaklar acaba. Daha seçilmeden bile benim Cumhurbaşkanım değildir diyenlerin tavırları ne olacak acaba.
Her ne olursa olsun daha önce dediğim gibi, kazanan demokrasi olmuştur ve Sayın Abdullah Gülde 51 pare top atışını hak etmiştir.
Sayın Gülün Cumhurbaşkanı seçilmesi her yönden iyi olmuştur.
Bir defa AB ile ilişkilerin samimiyeti ortaya çıkacaktır.
İkincisi Avrupalılar, Türkiyenin demokrasiyi en iyi okuyan ve kullanan bir ülke olduğunu öğreneceklerdir.
Üçüncüsü, Avrupalı Türkiyesiz olamayacağını iyi anlayacaklardır.
Ben, istemezükçülerin zaman içerisinde, neden hep istemezüklerini irdeleyerek kendilerine geleceklerini düşünüyorum.
Türkiyede en fazla %16 (DSP dışarıda bırakılırsa) olduğunu farz edersek, bu %16lık kesimin bir takım mevkileri kaybetme telaşındalar. Babadan evlada alışkanlığının bitirilmesi ile huzursuzlaştıklarının inancındayım.
Artık yönetimin tamamen Anadolu yiğitlerinin eline geçmesini çekemediklerinden olduğu kanaatindeyim.
28 Ağustos, bir dönüm noktası olmuştur.
28 Ağustos, hakkında peşin hükümler verenlerin, gerçek yüzlerinin halk tarafından daha iyi anlaşılacağı bir yer olmuştur.
Şimdi, bazı yerlerden meded umanlar iyi bilmeliler ki, bundan sonra icraat zamanıdır. Öyle gerçek olmayan, gaipten gelecek seslerle vakit harcanacak zaman Türk hükümetinde olmamalıdır..
İş çalışma zamanı, iş istikrar zamanı, iş büyük Türkiye olma zamanı.
Onun için, 28 Ağustos demokrasinin tescil günü olmuştur.
Bugün inşallah bir uzlaşma süresinin başlangıcı olacaktır.
Bir layık-dindar sürtüşmesi olmayacaktır.
Bu gün fikirler bazında Türkiyenin daha zenginleştiği, dışarıya karşı daha güçlendiği bir gün olacaktır.
Eğer bunun aksi olursa, Türkiyeyi kötü sonuçlar bekliyordur, bu iyi bilinmeli. O zaman Türkiye iyice zayıflar, ekonomisi çöker, akbabalar başımıza üşüşür, beklentilerine erişirler.
Eğer, samimi uzlaşma süreci devam ederse, bilin ki Büyük Türkiye hayali gerçekleşir ve bizi kimse tutamaz.
İnşallah bu tescil günü milletimiz için hayırlı olur, inşallah olacaktır da.