Derler ki; Dal, rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere
Ömürlerimiz kırılan dal gibi, hep affetmekle meşgul. Hani derler ya müslüman kardeşine en fazla 3 gün küs kalabilir. Affetmek yanan külden geriye kalan özdür. Ben de yana yana kül oldu gayri affetmeye bile gücüm yok
Diyorlar ki; Dinime söven bari müslüman olsa! Burası zor bir dönemeç işte. Söven belli olsa da, imanın kimde olduğunu bilmek insanın ateşle imtihanı olsa gerek! Ateşle imtihan, uç nokta bu mu yoksa? Hayır. Burası olayın ucu değil tam ortası, göbeği. Sordu Peygamber Efendimiz(SAV), Kalbini açıp baktın mı? diye! Öye bir gücümüz yok haşa! Ama gıybet edenlere sormak lazım: Böyle bir gücü nereden buluyorsun? Yoksa kardeşinin etini mi sevdin? Kardeşin olarak hiç tavsiye etmem. Her iki dünyada da zor ödenir bu diyet.
Şimdi moda deyimiyle empati adı. Karşındakini yerine kendini koy ve onu anlamaya çalış. İşte empati. Hep sorarız ya; hani sen olsaydın ne yapardın? Kısa sen olsaydın eğer muhakkak doğrusunu yapardın. Bana göre; benden gayrı herkes arif çünkü ziyadesiyle.
Ama şunu söylemek isterim ki; Ağlayanın gözyaşı üzerine abad olunmuyor. Bir zaman sonra sizlerde muzdarip olacaksınız zira hayat böyle: Bugün bana yarın sana
Akrep onu karşıya geçiren kurbağayı suyun ortasında sokar. Ne yaptın diye acıyla sorar zavallı kurbağa. Ama ben akrebim ki fıtratım böyle der akrep.
Akrepler yol arkadaşlarını sokar hep; zira fıtratı bu!
Tevafuk bu olsa gerek!