22 Temmuz 2007 genel seçimlerinden sonra milletimizin iştiyakla beklediği huzur ortamı içinde TBMM Başkanımızı 549 milletvekilinin büyük bir çoğunluğunun iştiraki ile huzur ve barış içinde 450 oy çoğunluğu ile seçilmiş oldu.
2002 seçimlerinde %34 oy oranı ve 10 milyon seçmenin teveccühünü kazanan ve 2007 genel seçimlerinde de %47 oy oranı ile 16 milyon oy çoğunluğu ile iktidar olan Ak Partinin karizmatik lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan hükümet listesi hakkında ön görüşme yapmak için 16 Ağustos Perşembe günü Çankaya Köşküne çıkan Sayın Başbakan Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığı 18 dakikalık bir görüşme sonrasında yeni hükümetin onayını yeni seçilecek Cumhurbaşkanına bırakma önerisi yeni kurulacak hükümet için yerinde bir jest olduğu kanaatindeyim.
20 Ağustos Pazartesi günü de yeni Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turu yapılacak. Bu turdan evvel Ak Parti adayı Sayın Abdullah Gül günlerce gerek partileri gerekse sivil toplum örgütlerini ve meclise giren bağımsız milletvekilllerini ziyaret etti.
Demokratik kurallar içinde herşey normal seyrinde yürürken CHPli Kemal Kılıçtaroğlunun parti içinde gerilimi sürdüreceğiz cümlesi bu ortamda talihsiz bir çıkış olduğu hepimizce malumdur.
Bu huzur bozucu ifadeler bizlere Sayın Turgut Özalın Cumhurbaşkanlığı seçimini hatırlatmaktadır.
Hepimiz hatırlarız. 1989 yılında rahmetli Turgut Özal henüz Cumhurbaşkanı seçilmeden o devirde SHP Genel Sekreteri olan Deniz Baykal, Özal seçilirse Çankayadan indireceklerini ve SHP Başkanı Sayın Erdal İnönü ile DYP Başkanı Sayın Süleyman Demirel de, Özal Çankayaya çıkamaz iddialarında bulunmuşlardı. Bütün bu menfi girişimlere rağmen Özal Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Cumhurbaşkanlışı seçiminin bütün kuralları anayasamızda belirtilmiştir. Türkiye kurallar ülkesi olmak istiyorsa, o kurallar çerçevesinde demokrasinin gereği neyi emrediyorsa herkesin ve her kurumun ona saygı göstermesi gerekir.
Bu kadar önemli bir ortamda şu önemli hususu belirtmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu güne kadar hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçimi sorun olmamıştır.
1924 Anayasası Cumhurbaşkanlığı seçimi süresini parlamento seçimine başlamış ve parlamentonun yenilenmesiyle Cumhurbaşkanı seçileceği hükme başlamıştır.
1961 Anayasasına kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hiçbir sorun yaratmadığını görüyoruz.
1961 Anayasasının yürürlükte kaldığı süre zarfında 1961-1965 ve 1973 seçimleri yapılmıştır ve 1989 yılına kadar hep asker kökenli Cumhurbaşkanları seçilmiştir.
Şu anda yürürlükte olan 1982 Anayasası Cumhurbaşkanı seçimi konusunda yeni düzenlemeler getirmiş ve Cumhurbaşkanlığı yetkilerini arttırmıştır. İşte bu Anayasa ile seçimin dört turda yapılacağı bir sistem getirilmiş olduğundan 20 Ağustos Pazartesi günü yapılan ilk turda bir netice alınmayacağı da bellidir.
Seçim sürecinin huzur ve güven içinde seyretmesi en büyük temennimiz olmakla beraber barış ortamı içinde yürümeyeceği şimdiden bellidir.
CHP ve bazı parlamenterler maalesef 27 Nisan olaylarında olduğu gibi meclisi çalışamaz hale getirilirse hüsran olur ve Türk demokrasisi telafisi güç bir yara alır.
Şu gerçeği belirtmek isteriz ki, halkın iradesi ile meclise girmeye hak kazanan bazı parlamenterler o kutsal çatı altında ne için bulunduklarını ve güçlerini demokrasinin yaşaması için kullanmaları gerekirken senaryosu dışarıda hazırlanmış ve zinde güçleri kışkırtan, ayrıca milleti kamplara bölme girişimlerine destek olmak demokrasi ve Türkiye Cumhuriyetinin hayrına olmayacaktır.
Şu hususu çok iyi bilmemiz gerekir ki, Türk demokrasisi ve milli iradenin gerçek gücü Cumhurbaşkanlığı seçiminde dünya önünde bir imtihan vermektedir. Bu imtihandan zaferle çıkmamız demokrasiye güç verecek ve 27 Nisan olaylarından sonra dış basında defalarca tekrarlanan askeri vesayet sistemi tanımlaması tamamen ortadan kalkacak ve en büyük varlığımız şanlı Türk ordusu haksız yere vurgulanan bu kötü imajdan kurtulmuş olacaktır.