Elimde bir gazete var. Zonguldaklı şöför Durukan Akcan, eşi Elifi, oğlu 8 yaşındaki Resul Kaanı, ve kayınvalidesi Gülcan Açıkgözü öldürüp, kendiside intihar etmiş haberini okuyorum. Büyükçede bir fotoğraf konulmuş. Nereden bakarsanız bakın içler acısı bir durum...
Ancak münferid bir olay değil. Buna benzer aile faciaları, kadın ve çocuk cinayetleri, emniyet güçlerinin kasdı aşan müdahalesi ile meydana gelen can kayıpları, tecavüz, şiddet, gasp ve darplar bir cinnet hali içinde olduğumuzu gösteriyor.
Türkiyede hissedilir oranda artan gerilim ortamı; vatandaşta stres, depresyon, psikolojik bunalım gibi birçok kronik rahatsızlığı tetiklemiş durumda.
Bana diyorlar ki; karamsar tablolar çizmek konusunda pek maharetliymişim! Sizce bunlar karamsarlık mı? Yoksa gerçeklerin kendisi mi?
Suçlar mala karşı işlenmiş olsa, hadi canım sende deyip geçiştireceğim. Fakat suçlar genellikle vücuda karşı işlenmeye meyletmiş durumda... Acaba 2014ün Nisan ayı itibarı ile Türkiyenin Suç Atlası nasıl oluşmuştur? Belki T.C. Adalet Bakanlığından bir yetkili yazımızı okurda bir açıklama yapar!
Türkiyede 65 binin üzerinde okul var. Bunlara 85 bin civarındaki camilerimizi de ekleyin. Kuran kurslarını, tarikat ve cemaatlerin dergahlarını, üniversiteleri düşündükçe bu cinnet halinin niye önüne geçemediğimizi anlayamıyorum! Demek ki, suç işlemenin önüne, eğitimle geçemiyoruz.
Ülkemizde her yıl ortalama 50 bin kitap yayınlanıyor. 2013 yılında kişi başına 7.1 kitap düşmüş. Türkiyede, ulusal bazda yayın yapan gazetelerin günlük toplam tirajı 5 milyonun üzerinde... Binlerce dergi, yüzlerce televizyon ve radyoda işin cabası...
Toplumu aydınlatacak, teskin edecek, suçtan alıkoyacak bu kadar malzeme varlığına rağmen cinnet hali artarak, dehşet bir noktaya gidiyor.
Topluma yansıyanlara göre cinsel suçlarda da, artış var. Küçük yaşlardaki çocukların uğradığı tecavüzler insanlarımızı gün geçtikçe irite ediyor. Karsta olan biteni hep beraber gördük.
Yazıyı okuyanların, kötü örnekler emsal teşkil etmez dediğini duyar gibi oluyorum ama bu konularda iyi emsalde göstermek mümkün değil...
Gidişat iyi değil diyenlere kızmakla içine düştüğümüz suç batağından çıkamazsınız. Hem bakın hapishanelerde ağzına kadar mahkumla dolu.
Bu cinnet haline karşı yapacağımız tek şey, hastalığın kaynaklarını tespit etmek ve tedaviye başlamaktır.
Hastalığın birinci nedeni; ülkenin kötü yönetiminden dolayı ekonomik sıkıntıların tavan yapmasıdır. Bu nedenle, fakirlik, açlık ve işsizlik çok yüksek seviyelerdedir.
Sosyal politikalar, külliyen yanlıştır. Türkiyede bir zihin ve algı operasyonu ile halkın büyük çoğunluğu sadaka kültürüne mahkum edilmiştir.
İletişim teknolojisi ile insanlarımız içte ve dışta yüksek refah düzeyinden haberdar olmakta ve buna kavuşamamanın ezikliğini, nefsinde bir hastalık haline getirmektedir.
Dış güçler ve onların yerli işbirlikçileri sayesinde, suç ve ceza arasındaki denge bozulmuştur. İşlenen suçlar cezasız kalmakta ve adalet istenilen hızda gerçekleşmemektedir.
Bir takım güçler, toplumun içinde bulunduğu cinnet halinden, kaos çıkmasının beklentisindedir. O sebeple gereken yasal ve sosyal tedbirler alınmamaktadır.
Her ne olursa olsun, önümüze değişik isim, neden, şehir ve görüntülerle gelen bu cinayetlerin mutlaka önüne geçilmelidir. Vücuda karşı işlenen suçlar en asgari düzeye çekilmelidir. Her halde pkk terörünü, terör örgütü karşında ezilerek bitirdiğini söyleyenlerin bu cinnet hali karşısında söyleyecekleri ve çözüm önerileride vardır. Hükümet edenlerden vatandaş olarak çareler bekliyoruz!