Söke Organize Sanayı Bölgesi (OSB)’nin son sanayi arazisi hakkında gelen bir ihbara göre; 300 kişi çalıştıracak tekstil firması sahibi ve Sökeli işadamına söz verilmiş sanayi arazisi sessiz ve sedasız bir başkasına verilmek isteniyordu.
Yaptığımız araştırmada gördük ki; en fazla 20 kişi çalıştırılacak plastik fabrikası ve plastik sektörünün dev kuruluşu İzmirli bir fabrikatör için gizli gizli adımlar atılmaktaydı.
Birisi tekstil, digeri de plastik fabrikasıydı ve tekstilin ne doğaya ne de canlı hayatına zararı vardı.
Peki, bu sanayi arsası neredeydi?
Tam da gıda üretimi yapan Söke markası bir firmanın yanında ve aralarında da 8 metre mesafe vardı!
Tepkimiz, endişemiz Söke ve Söke insanı içindi...
Duyumlar üzerine iki kez Söke OSB’ye gittik ve iddiaları araştırmaya koyulduk.
Üzücüdür ki; bir kez Söke OSB sınırları içinden çıkarıldık, bir kez de Söke OSB Müdürü dahil, 4-5 kişilik personelin taciziyle karşılaştık. Gazeteci arkadaşım Nezir Çetin ile Söke OSB’de inceleme yaparken, personel pikapla peşimize takıldı ve tacizde bulundu.
Durum bundan ibarettir!
Şahsımıza istediğimiz her hangi bir şey yok.
Ogün canlı yayında söyledim ve yine söylüyorum!
O iki olay da rezaletin daniskasıdır!
Hele hele ikincisi ayıptan daha ayıptır!
Söke OSB’nin yaşama geçmesi için 20 küsur sene basın olarak çaba sarf ettik. Yazdık, çizdik. Bu yönde çaba sarf eden bazı arkadaşlarımız şuanda hayatta değiller. Bu güzelliği, bacaların tüttüğünü göremediler. Verdikleri destekler için hepsinden Allah razı olsun, nur içerisinde yatsınlar...
Şimdi gelelim; Söke OSB sınırları içerisinden çıkarılmış olmamıza!
Dedim ki; bu olaydan Söke OSB’nin başkanı Söke Kaymakamı Tahsin Kurtbeyoğlu ve Söke OSB Başkan Yardımcısı Süleyman Toyran (Söke Belediye Başkanı)‘ın bilgisi varsa yazıklar olsun!
Bu çirkinlik; onların ve de yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dahilinde yapılıyorsa ayıpların en büyüğüdür!
Biz o anda oraya neden gittik?
Yeşil alanın bir inşaat firmasının arazisi içinde kallacak şekilde tel örgü çekildiği ihbarını araştırıyorduk!
Çünkü açıklama istemiş ama Söke OSB yönetiminden cevap alamamıştık!
Olay anında oraya gelen Söke OSB Müdürü de açıklama yapamayacağını belirtmiş ve araziyi terk etmemi istemiştir.
Şimdi de gelelim bir yöneticimizin yazılı basın açıklamasındaki sözlerine! Daha doğrusu; Kaymakam ve Belediye Başkanına...
O yöneticimiz üzerinden; başkasının ağzıyla ve hadlerini aşarak Sökeliler'in adına konuşmuşlar!
Açıklamada, "Tüm Sökeliler gibi ben de ciddiye almıyorum!" denilmiş...
Yöneticimizin adını kullanmayacağım ama CİDDİYE ALMADIĞIM SANILMASIN! Sadece ismini kullanmamam yönündeki ricasını yerine getiriyorum...
Sanayi arazisi hakkında yaşananları bu yöneticimizden öğrenmiş ve haber yapmıştım. Bunun üzerine de Kaymakam Kurtbeyoğlu ve Belediye Başkanı Toyran’ın açıklama yapması ve beni yalanlaması yönünde kendisine baskı yaptığını biliyorum. Bu yönetici ile cumartesi günü görüşmüştüm ve sıkıntısını benimle paylaşmıştı!
Sonrasında da kendisin sıkıntıya sokan, birileri tarafından hazırlanmış yazılı metin basına dağıtıldı ve kamuoyuna o yöneticimizin açıklamasıymış gibi sunuldu.
Açıklamada deniliyordu ki; “...Bu gazeteciyi ciddiye almıyorum...”
O gazeteci ben oluyorum!
Bu ağabeyimizin adı kullanılarak hazırlanan açıklamada; “...Tarafsız gazetecilik anlayışana uymayan bir kişinin yazılarını tüm Sökeliler gibi, ben de ciddiye almıyorum...” ifadesine yer verilmiş.
Beni ciddiye almadıklarını söyleyenlerin hazırladığı açıklamayı basın-yayın kuruluşları CİDDİYE almadı ve kullanmadılar. Bunun üzerine de yani bu yöneticimiz üzerinden CİDDİYE alınmadıklarını görünce dün Kaymakam Tahsin Kurtbeyoğlu basın toplantısı düzenleme gereği duydu!
Orada bir de ne yaşandı biliyor musunuz?
Yine o yönetici aracılığıyla, “basın açıklamasını neden CİDDİYE almadınız ve yayınlamadınız?” serzenişi yaşandı!
Ben her ne kadar, CİDDİYE ALMADIĞIM SANILMASIN! uğraşısına girsem de ne kadar CİDDİYETSİZ BİR DURUM değil mi?...
Bir de ne diyorlardı o yönetici ağzıyla!
“...Hizmet üretme çabası içerisinde olan insanları bu kentte ihanetle suçlamak kimsenin haddi değildir...”
Söke’nin değerlerini çar çur etmeye kalkanlara hesap sormak benim ve diğer basın mensuplarının haddinedir! Sizin hadsizlik olarak gördüğünüz bu yaklaşım tarzını Söke halkından aldığımız yetkiyle sergiliyoruz, sergileyeceğiz de...
Çünkü bu olayda görüldüğü gibi, bazen hatalardan dönülmesi için ağır konuşmak gerekiyor...
Mevzubahis Söke olunca, bir de Söke’nin değerleri peşkeş çekilmek istenince ayarı tutturamıyorum!
İyi de yapıyormuşum ki; destekliyor Söke halkı..
Keşke adını kullandığınız o yöneticimiz de böyle davranabilse! Koltuk sevdasına piyon olmasa, adını kullandırtmasa!
İşte o zaman bu gibi sorunlar yaşanmayacak zaten!
O açıklamada ne denilmiyor?
İddialarla ilgili bir tek satır yazı yok!
Yani; yeşil alanın bir inşaat firmasının arazisi içerisinde kalacak şekilde tel örgü çekildi mi?
Tek kalan sanayi arazisi; söz verildiği ve başvuru yapması istenmiş olmasına hatta Söke Fakültesi için bağış sözü de alınmış olmasına rağmen, o arsa Sökeli tekstil firması sahibinden alınıp, İzmirli fabrikatöre verilmek istendi mi?
Bu gibi konulara girilmemiş ve beni yalanlamaya çalışmışlar...
Boş laflara yer verilmiş bir basın açıklaması...
Söke halkından aldığımız yetkiyle bu olayın üzerine gittik ve sonuçta alındı gibi!
En azından; memleketin sahipsiz olmadığı ve bundan sonra daha dikkatli olunması gerektiği bir kez daha görülmüş oldu.
Söke halkı da halk adına yaptığımız gazetecilik görevimizde pür dikkat nöbette olduğumuzu görmüş oldu!
Olayın bundan sonra da takipçisiyiz ve Söke’ye ihanete dün olduğu gibi, hiç bir zaman izin vermeyeceğiz...