█GerçekGazetesi
Kerim Yalçınkaya
Cumhuriyet Halk Partisi Söke İlçe Teşkilatı tarafından dün saat 11.30"da düzenlenen basın toplantısında gündem değerlendirmesi yapıldı.
CHP Söke İlçe Başkan Yardımcısı Mehmet Arif Ceylan"ın yaptığı basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı, "Kürt sorunu çözüm politikası adı altında dönülmez yollara girildi. Amaç Kürt sorununu çözmek dışında her şeye hizmet ediyor. Kürt sorunu adı altında Başkanlık sistemini direttiler. Kürt sorunu adı altında Türklüğü ve milliyetçiliği ayaklar altına aldılar.
Kürt sorunu adı altında memleketi yeni yeni ve tehlikeli kutuplaşmalara soktular. Bugün gelinen noktada memleketin üniter yapısı bozulmaya başladı, millet birbirine düştü, terör başına saygı duyuldu, liderimiz Atatürk karalama politikalarına alet edildi ancak Kürt sorununa dair hiçbir adım atılmadı. Üstüne üstlük açılım adı altında yaptıkları işler öyle sarpa sardı ki; şimdi hatalarını telafi etmek için diğer partilerin çözüm politikalarına sarılıyorlar. Milletvekilimiz Sezgin Tanrıkulu'nun verdiği önergenin ardından AKP grubu önergelerin birleştirilmesini talep etti. Bu şekilde kendi politikalarının tıkanması sonucu olayın yükünü başka partilere atacak ve düştükleri kuyudan başkalarına sarılarak çıkacaklar. Böyle bir vizyonsuzluk Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde görülmemiş bir olaydır.
Grup Başkanvekilimiz Muharrem İnce yaptığı açıklamada iki önergenin birleştirilmesini şöyle değerlendirdi: "Bizim daha önce verdiğimiz bir araştırma önergesiyle AKP'nin verdiği önerge birbiriyle alakasızdır. Biz bu yapılan pazarlığa bu sürece destek vermiyoruz. Bizim onayımız alınmadan nasıl olur da bu ikisi birleştirilir. AKP'nin verdiği önerge anayasaya aykırıdır. Biz bu önergeyi verdiğimizde henüz mektuplar yoktu. Henüz AKP kuyuya düşmemişti. Bu süreci desteklemek için Meclis'i payanda yapmak istiyor. Ayrıca bu oyuna gelmemek için CHP'li vekiller önergedeki imzalarını geri çekiyorlar. Fakat Meclis tarihinde bir ilk belki de AKP milletvekilleri gidiyor CHP önergesine imza atıyor. Bu ahlak dışı bir olay. Ahlaka aykırı. Bu görüşme yapılamaz."
Sadece Kürt sorununda değil attığı her adımda yeni bir karanlık dönem başlatan bir iktidarla karşı karşıyayız. Türklüğe karşı büyük bir nefret var. Bu nefret resmi kuruluşlardan TC ibaresinin kaldırılmasını istemek hadsizliğine kadar ulaştı. Soruyoruz hakikaten AKP'ye oy veren %50 Türkiye Cumhuriyetinden Atatürk'ten ve üniter yapımızdan rahatsız mıydı.? Başkanlık sistemi özlemi mi duyuyorlardı? Belki bir çoğunun evladının katili terör örgütü başı Abdullah Öcalan ile bir anlaşma bir pazarlık yapılmasını istiyorlar mıydı? Eğer bütün bunlara hayır diyorlar ise önümüzde ki seçimlerde AKP'ye verdikleri güven oyunu çeksinler. Biz biliyoruz ki; AKP'ye oy veren hiçbir vatandaşımız birlik ve beraberliğimizin ve de ülke bütünlüğümüzün bozulmasına dair bir istek içerisinde değildirler.
8 Nisan Silivri'de yaşananlar içler acısıdır. Sebepsiz yere yıllarca hapiste yatan arkadaşlarımıza destek vermek için Silivri'deydik. Ancak kendi memleketimizin polisi jandarması tarafından saldırıya uğradık. Biber gazları ve tazyikli sularla susturulduk. Artık bu memlekette Türklüğü savunanlara Türk Bayrağı açanlara haklının yanında olanlara şiddet gösteriliyor. Bölücü bayrak açanlara terör propagandası yapanlara dokunmak yok. İşte geldiğimiz nokta budur. Milletvekillerimiz 8 Nisan'da Silivri'deydi 11 Nisan'da yine Silivri'de olacağız. Direnişimiz asla bitmeyecek. AKP'nin sebep olduğu her kötü politikanın karşısında durmaya devam edeceğiz."