Çanakkale; yılların ardından hâlen tarih dersi vermeye çalışan destanlar durağı. Akifin aslanlarının yattığı yer.
Türkün iman gücünün, kahramanlık destanlarının şahlandığı yer.
Çanakkale, geçilir denip de geçilemeyen, Anadolunun bir kez daha Türk yurdu olduğunu ispatlayan, kan kırmızısı vatan toprağı. Çanakkaleyi ne kadar anlatsak, oranın inceliğini, oranın gizemli soluğunu görmemiz mümkün değil. Çanakkaleyi ancak Atatürkler, Akifler anlatır. Çanakkaleyi ancak Bedrin Aslanları görür ve yaşar.
Taaa Ahmet Yeseviden atılan düstur, Çanakkalede, Türkün imânlı aslanları tarafından, batı dünyasına bir ders olarak okutulmuştur. Ahmet Yesevinin verdiği, Hacı Bektaş-ı Veli ile parlayan düsturu, her zaman anlayan, ilmine eren kişilere örnek olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Eline, beline, diline sahip ol düsturu, kendisini Kafdağında görenler tarafından, göbek altında bir yer olarak gösterilse de, göğsü imânlı kişiler tarafından yorumu iyi yapılmıştır.
Eline diyerek, Bedrin Aslanları'na Çanakkaleyi işaret eden düstur, Çanakkalenin bir Türk eli olduğunu 250 bin şehit vererek göstermiştir.
Beline diyerek, Çanakkale Boğazının sıkı korunan bir bel olduğu, 250 bin şehit tarafından tarihe yazılmıştır.
Diline diyerek, dillerinden Allâh! Allâh! nidâlarını düşürmeden, kendini tarihe gömenler, Çanakkaleyi geçilmez yapmışlardır. Kazdıkları siperlerden, düşman siperlerine Türkçe mesajlar fırlatarak, Türkçe'den başka dil bilmediklerini anlatmışlar, düşmanlarına Türkçeyi öğretmişlerdir.
Bunun için Çanakkale anlatılmakla bitmez. Çanakkale, anlatarak da geçilmez. Ama görüyoruz ki, dün Çanakkaleden geçemeyenler, bugün ellerini kollarını sallayarak Diyarbakırlarda gezmektedirler. Dün, Çanakkaleden geçmek için uzak diyarlardan bile asker getirenler, bugün artık sivil askerleri ile sahil şehirlerimizi işgâl etmişlerdir. Bunun için, Çanakkale anlatılmakla bitmez. Her yıl yapılan bir günlük etkinliklerle Çanakkale anlaşılamaz. Bugün, Çanakkaleden geçenlere dur! ne yapmaya geldin, ne yapıyorsun? demedikten sonra Çanakkale anlaşılamaz. Çanakkale, öyle gezilmekle de anlaşılmaz. Çanakkaleyi doyasıya yaşamak gerekir. Çanakkaleyi anlamak için, önce ecdadını tanımak gerekir. Gaziliği, şehitliği iyi bilmek gerekir. Çanakkaleyi tanımak, önce Çanakkalede savaşanları tanımakla başlar. Çanakkaleyi tanımak, Çanakkaleye gelen, Çanakkaleden geçeceğiz diyerek Türkü küçük görenleri tanımakla başlar.
Milli Şâirimiz Mehmet Akif Ersoyun dediği gibi;
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Bu rezil istilâyı başlatanları tanımak gerekiyor. Bir dahaki köşemde bu kişileri tanıtacağım.