Temel bozuksa, yapı çürük olur.
Bu gerçeği genel olarak herkes bilir; özel olarak da tüm Akbüklüler...
Bilgi olmayınca düşünce olmaz.
Düşünce sahibi olmadan da yazı yazılmaz; bu gerçeği de arif olan anlar, bilir; uygular.
Yazı yazmak için öncelikle fikriniz olacak; sonra da bu fikri okuyuculara iletecek bir köprünüz; yani Türkçeniz...
"Yapıcam"la, "sorucam"la, "yazıcam"la Türkçe'nin kanına girilmez...
Sonra o noktalama işaretleri... Onlar bir dilin, olmazsa olmaz kilometre taşlarıdır; köprübaşlarıdır.
Eğer yazacağınız konunun aslını/esasını/temelini bilmiyorsanız, düşüncenizi bu bilgi temeli üzerine inşa edememişseniz; yani, yoğurdun içine hıyar katarak oluşturduğunuz cacığı, sağlam bir dil bilgisi ile kâseye aktaramamışsanız, yandı gülüm keten helva... Salın kaşığınızı cacık kâsesine; afiyet olsun!
Ama yine de yazmaya kalkışıyorsanız, yazarsınız... Ama nerede? Kimlere? Ve acaba kaç kişi okur yazdıklarınızı?.. Ne der; ne düşünür?
Ve bu noktada sonra başvurulacak son çare; onu buna saldırarak gündemde kalma çabasıdır. Ama bilgi, düşünce, derinlik, inandırıcılık gibi önemli, değerli ve nitelikli öğelere [eğer] ulaşamamışsanız, bu çabanız da boştur, boşunadır, beyhudedir...
Kanalizasyon alt yapısı Akbük'ün en önemli sorunudur, doğru.
Ama her iş, hukuk içinde kalınarak, halka doğruları söyleyerek yapılacaktır.
Halktan, zamanaşımına uğramış su katılım payı talep etmek hukuk dışıdır. Bu gerçeği yetkili mahkeme teslim etmiştir. Karara temyizen itiraz edilmiş, ama gerçek değişmemiştir. Niçin bu gerçeğin üstünden atlayarak halkı yanıltmaya çalışıyorsunuz?
Bir belediye kanalizasyon inşaatı yapacaksa, kanalizasyon katılım payı alır.
Zaman aşımına uğramış su katılım payı toplamaya çalışarak kanalizasyon inşa etmek ne kadar yasalara uygundur?
Ayrıca, hibe konusundaki hesap da baştan aşağıya eksik ve yanlış bilgilerle maluldür.
Çünkü bu işe, belediyenin görev süresinin bitimine kısa bir süre kala girişilmemiş olsaydı... Ve daha da önemlisi, su katılım payı alacağı zaman aşımına uğramadan talep edilmiş olsaydı... İşte ancak o zaman hibenin tümü alınabilirdi. Hibenin tümünün alınamamış olmasının nedeni mahkemenin verdiği iptal kararı değil; bu önemli işe çok geç ve bir seçim yatırımı olarak başlanmış olmasıdır.
Bu gerçek çok önemlidir.
Ve bu gerçeğin Akbük halkı tarafından bilinmesi şarttır.
Bu gerçeği Akbük halkından saklamak ise, isimlendirmek istemediğimiz bir tuhaf fiildir.
Eğer gerçekten bu iş, yaklaşan yerel seçim ortamı için bir propaganda materyali olarak değil de, gerçek bir hizmet olarak ele alınmış olsaydı, bu önemli işe, iktidara gelince başlanırdı. İşte o zaman da alacak zamanaşımına uğramamış olurdu. Her adım hukuka uygun atılırdı. Hibenin tümü alınırdı. Ve herkes de bu büyük işi başaranları ayakta alkışlardı...
Gerçekleri oldukları gibi halka iletelim.
Her şeyden önce namus bunu gerektirir. Çünkü, "gayeye ulaşmak için her yol meşru" DEĞİLDİR!..
Sonra... İki küçük konu daha:
1.- Bu yazıyı yazan kişi, son yerel seçimlerde CHP'in belediye başkan adayını desteklemiştir. Ancak daha sonra bizzat CHP kendi adayını desteklemekten [malum nedenlerle] vazgeçince, durum karışmış, ama bu toz duman ortamında dahi ilkeli davranılmış ve "ahde vefa" örneği gösterilerek, aynı destek sürdürülmüştür. Bizim derdimiz kişilerle değildir. Bizler şunun bunun adamı değiliz. Hizmet yaratan, doğru-dürüst-namuslu-tutarlı kişiler bizim yoldaşımızdır. Bu noktada [yeri gelmişken] küçük bir soru sormak gerekiyor: Şu andaki CHP belediye başkanına [5 yıl sonranın hesaplarını yaparak] muhalefet yapanlar kimlerdir? O kişiye her olumlu adımında omuz verenler kimlerdir?.. Bu gerçek de halktan saklanmamalıdır. Ayrıca, vakti zamanında CHP'nin belediye başkan adayının [türlü çeşitli kurgularla] dibini oyanlar gerçekte kimlerdir?.. Bu gerçeğin de üstünü örtmek pek kolay bir iş değildir.
2.- Avukatla müvekkil arasında paylaşılan sırlar asla açıklanmaz, doğrudur. Ve bu kişisel sırlar hiç kimseye açıklanmaz; açıklanmamıştır, açıklanmayacaktır; bu da bir başka gerçektir; sakın ha, bundan korku duyulmasın.
Ama temel çürükse, yapı çöker; çünkü çürüktür, gevşektir ve yumuşaktır...
Bu da bambaşka bir genel ve yerel gerçektir!
Uğurlar olsun.
farukhaksal.didim@gmail.com