Bu hafta sonu...

 

 

Bu hafta sonu kuşlar gibi uçuyordum.

Bu hafta sonu tam iki yıl, iki kos koca iki yılı yaşadım.

İnanın o iki 24 saatlik zaman, hafta sonu iki gün; iki 365 güne bedel oldu.

Siyasetten uzak.

Zamlardan kulaklarını tıkamış.

Ayakları yere basan, borçlardan arınmış.

Banka kredi kartlarını ödeme telaşında olmadan.

Baharın enfes kokusunu içime çeke çeke.

Bu hafta sonu tam dolu dolu 730 gün yaşadım.

Elimde fotoğraf makinem, üzerimde her gün giymekten kararmaya yüz tütmüş yeleğimden ve siyah kadife pantolonumdan başka  bir şeyde yoktu.

Aklımın ucundan bile geçmedi; siyasilerin türban yüzünden birbirlerini yedikleri.

Hele, AB’nin iki yüzsüzünün Ankara’da  tehditkâr davranışlar içinde olması bile beni bu keyfimden alı koyamadı.

Gazeteler de ilgimi çekmedi bu hafta sonu.

Bindiğim Bodrum gezinti kayıklarının güvertesinden, akvaryumda  balık görmek umuduyla eğilmek dünyanın en büyük zevkiydi, balıkları göremesem bile.

Öyle bir toplum içine girdim ki,  ABD ve AB’nin BOP plânlarını bile unutuverdim. Bazılarının bize bir şey olmaz dedikleri gibi.

İpini koparan gelmişti Bodrum’a.

Eline bir kalem, bir defter alan gelmişti Bodrum’a.

Benim diyen  yazarların yazmaktan  korktukları, halkın isyanını haykırıyorlardı bir ağızdan.

Kuşadası’nda, Didim’de, Ege sahillerinde, GAP’ta satılan  vatan topraklarını bile unutturuverdi, bu yerlerde yeni toprak sahiplerini görmem.

İnanın umurumda bile olması İsrail’li kadınların doğumlarını Harran’da, GAP’da, Urfa’da yapmaları ve niyetleri.

Ben dostlarla birlikteydim.

Güzel yurdumun dört bir tarafından gelen üç yüze yakın kalem ve kağıt sapığı dostlarla birlikteydim.

Dostlar, bu hafta sonu tam tamına iki yıl yaşadım hayatımda.

Doydum şiire.

Doydum dostluğa.

Doydum sıcak insanlara.

Bu can dostlar, dükkân tabelalarında yazan, ne idüğünü dahi bilemediğim, anlamlarını yabancı sözlüklerde bile bulamadığım  yazılara olan ilgimi  alıp götürüverdi uzaklara.

Üç yüze yakın dostun haykırışı vardı yüreğimde.

Üç yüze yakın insanın isyanı vardı bu hafta sonu Bodrum’da.

Güzel vatanımın gerçeklerini haykıran, gerçek vatan severler vardı bu hafta orada.

Bodrum’da, Yalıkavakta, Turgut Reiste, Akyaka’ da, Bitez’ de bayram vardı bu hafta.

İnanın bu hafta sonu bayram yaptı ayaklarım.

Bayram yaptı kollarım.

Bayram yaptı midem, bir kadeh kırmızı çal karası ile.

Hele gece  davet edildiğim pansiyonda, dört kişilik odada  beş kişilik grupla, sabahın dördüne kadar geyik muhabbeti (?) yapmak bir başka güzellikti Bodrum’da esen gece yelinin serinliğinde..

Antep’ten, Edirne’ye, Kayseri’den İzmir’e, Sinop’tan Hatay’a güzelim ülkemin şehirlerinde gelen yürekli insanlar unutturdular AB sevdasını.

Unutturdular başbakan’ın yurt gezilerini. Gençliğe seslenişlini. “Beraber Yürüyeceğiz biz bu yolda”deyişini.

Unutturdular, Baykal’ın çocuk sevgisini. “Sen önce Atatürk’le anlaş” deyişini.

Unutturdular, Devlet’in devlet olma çabalarını.

Size ne Sayın Çiçek’in, oğlu ve gelinini işe sokması.

Size ne doğum kontrolü. Nasıl olsa her evde en az sekiz çocuk var imtiyazlı yeşil kartlılarda. Size üç bile fazla. İşte bu yüzdem;

Size de bir hafta sonu kaçın dostlar kaçık arkadaşlarınızla Bodrum’a, Didim’e, Akçay’a, Antalya’ya.

Öyle açık büfeleri olan beş yıldızlılarda konaklamayın sakın. İsterseniz, çıkın Karadeniz’e. O güzelim fındık bahçelerine.

Eğe’deki yılan kalemiz yıkılırken, yeniden inşa ettiğimiz Sürmele manastırını görmeye, Meryem anayı yad etmeye gidin. Gittiğinizde yanınıza mum almayı da unutmayın. Bir dilek tutun.Tutun ki, Söke’deki İlyas Bey Camii’de bu kiliseler gibi imar görsün ,onarılsın.

İsterseniz alın elinize bir fanila, bir de eşortman altı. Yalnız , yanınıza sizin gibi kaçık veya kaçıracak dostlar bulun, yalancı pehlivanlık yapan yazarlar yerine.

Bir hafta sonu sizde uzak kalın güncelik ev işlerinden, borç ödemelerinden, banka kartlarından.

Unutun gelecek kışa Fak Fuk Fonun  dağıtacağı kömürlerin size de uğrar mı düşüncesini.

Aklınızın ucuna bile getirmeyin Avrupa Birliği kapılarını.Havai adalarını. Evlatlarınızı, Amerika’ya; tahsile göndermeyi.

Hiç düşünmeyin Güney Doğu’da Kürdistan temellerinin atıldığını, haritasının  çizildiğini.

Size ne APO ‘nun filminin çevrilmesi. Apo’yu kim canlandırırsa canlandırsın.

Hem bırakın  meydanları bayraklarla, Atatürk posterleri ile doldurmayı.

Nasıl olsa AB kriterleri arasında Atatürk’ün büstlerinin ortalıktan kaldırılması da vardır muhakkak.301’in düzeltilmesi gibi.

Size ne Türban dan. İnsanların serbest dolaşım hakkının olduğundan.

Sonra size ne, Mazota gelen zammın piyasayı ok gibi vuracağından.

Uzaklaşın bu dertlerden benim gibi.

Bırakın, okumayın dünün vatan kurtaran, bugün ne olduğu dahi bilinmeyen gazete baş yazarlarını.  Ne yazarlarsa yazsınlar.

Siz de elinize alın bir kağıt, bir kalem. Yazın, bu memleketin  içini dışına çevirenlere 11 hecelik bir dörtlük Isparta’nın Yeşil’i gibi. Okuyun kaçık dostlarınız arasında bir oh deyin.

Benim gibi bir oh deyin be dostlar. Bir oh deyin.

İnanın bu hafta sonu bir ömre değerdi. Birde yanımda aşkım olsaydı ne vardı.