BU ÇUKURDAN ÇIKMAYA 90 GÜN KALDI...

FARUK HAKSAL

Öcalan bir mahkûm…

30 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yürütülen PKK terörünün şefi, elebaşısı…

Hakkında idam cezası verilmiş bir suçlu!..

Ama idam cezası her birimizin gözleri önünde [bir şekilde] ömür boyu hapis cezasına çevrilmiştir.

Kendisi özel bir adada ve milyonlarca Türk lirası harcanarak yeniden biçimlendirilen özel “yapı”da çekmektedir cezasını…

Geniş ve ferah odasında televizyonu vardır, kitaplığı vardır, çalışma masası vardır ve olabilecek her nevi konforu sağlanmıştır.

Abdullah Öcalan, büyük bir özenle hazırlanarak kendisine tahsis edilmiş bulunan PKK’nın “kurmay” merkezinden komuta etmektedir PKK terör örgütüne ve onun siyasi uzantısı olarak TBMM çatısı altında görevini ifa etmekte olan DTP’ye…

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, kendisine karşı savaş açan terör örgütünün liderine bu nitelikte bir karargâh armağan etmiş bulunmaktadır…

Öte yanda ise, bu kanlı savaşta ulusumuzu korumak için göğsünü siper etmiş olan komutanlar zindanlara konulmuştur.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tümüne karşı “a-simetrik psikolojik savaş” yürütülmektedir.

Ve Silivri cezaevinde gazeteciler ve Atatürkçü aydınlar [2 x 1,5] boyutlarındaki hücrelerinde duruşma günlerini beklemektedir…

Abdullah Öcalan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurşun atan bir terör örgütünün “suçlu”sudur.

Silivri’dekiler, yasaya göre, “suçları sabit oluncaya kadar masum” olması kabul edilmesi gereken “tutuklu”lardır…

Biri idamdan, ömür boyu hapse terfi ettirilen bir mahkûm…

Ötekiler ise, yargılanmayı bekleyen tutuklu…

Öte yandan, Abdullah Öcalan’ın emir ve talimatları doğrultusunda Türkiye’nin Güneydoğusu her gün yakılmakta, yıkılmakta ve ateşe verilmektedir.

Siz bu yangının ortasında Emniyet güçlerinin toparlayıp adliyeye götürdüğü kaç kişiyi gördünüz?..

Ama kendilerini okullarına taşıyacak otobüs fiyatlarının aşırı zamlanmasını protesto eden üniversite öğrencileri yerlerde sürüklenmekte, coplanmakta, üzerlerine biber gazı püskürtülerek toplanmakta ve adliye sevk edilmektedir…

Bu ülkenin Başbakanı’na dertlerini anlatmak için yola çıkan öğrencilerin başına da gelen akıbet aynıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK terör örgütü ile pazarlıklar yapmakta, çeşitli birimleri vasıtası ile görüşmeler sürdürmekte ama, bu aynı terör örgütü ile yıllar yılı savaşmış olan generallerimiz, konuldukları zindanda bu ülkenin Genelkurmay Başkanı tarafından ziyaret edildiğinde kıyametler koparılmaktadır…

Bu ne biçim adalettir, ey Adalet Bakanı?..

Bu ne biçim hukuk devletidir, ey başımızın Bakanı?..

Bu ne biçim demokrasidir?.. Bu ne biçim Devlet yönetimidir?.. Bu ne biçim dış politikadır?.. Ey Türkiye halkı!..

Gerçekte, bütün bu olup/ bitenlerden tek başına sen sorumlusun!..

Sen soktun bu milletin başını bu büyük belanın içine…

Bu karanlık ve ucu açık tünelin içine…

Çöz bakalım şimdi ellerinle yarattığın bu büyük problemi!..

Yeniden tam bağımsız, gerçekten demokratik, hukuk devletine, sosyal devlete ulaştır bakalım ülkeni…

Cumhuriyet değerlerini yeniden kimselerin ulaşamayacağı bir noktaya yükselt…

Aydınlat ülkenin geleceğini… Ve yeniden ateşle halkının umudunu!..

Kala kala 90 gün kaldı düğmeye basmaya…

Haydi!..

Ama yine de basmazsan o düğmeye… Bil ki, bu ülkenin parçalanmasından ve Atatürk Türkiye’sinin bir Ortaçağ ümmeti haline getirilmesinden tek başına sen sorumlusun!..

Sakın, sağına soluna bakma, sen sorumlusun!..

Sadece sen!..