Zühtü Bey, pazar olmasına rağmen sabah erken kalktı. Pürtelâş içinde giyinip kahvehaneye gitmek için yola çıktı. Mahalle olmasına rağmen, kaldırımlar, araç parkı olmuştu. Kâh yol ortasından, kâh boş gördüğü kaldırımdan yürümeye başladı. Onun gibi onlarca yurttaş, aynı taktiği uyguluyorlardı. Zühtü Bey, stres içinde kahvehaneye ulaştı. Onu Şef Osman karşıladı.
- Zühtü Bey günaydın. Nasılsınız?
- Günaydın Osman Bey. Sizleri gördüm daha iyi oldum. Sizler nasılsınız?
- Seçim bitti, dedikodu da bitti. Gündemdeki konu, issizlik ve parasızlıktır. Onun getirdikleri de; boşanmalar ve cinayetler. Hırsızlık, makul görülmeye çalışılıyor dedi.
Zühtü Bey, Osmanın getirdiği çayı yudumlarken, arkadaşlarına cep telefonundan çağırı mesajı gönderdi. Onlar gelinceye kadar, boşta kalan günlük gazetelere göz atmaya başladı. Kendisini, gazetedeki konuyu öylesine kaptırmış ki; masada biten hocaya görmedi. Hoca, muziplik olsun diye, onun çayını alıp kendi önüne çekti. Zühtü Bey, onu fark edince,
- Hocam hoş geldin. Nasılsın?
- Sağ ol Zühtü Bey. Siz nasılsınız?
- İyi olmasına iyiyim. Ama Sökede yaşayan, aracı olmayan vatandaşlar olarak, trafikten yana gerçekten iyi değiliz. Evden çarşıya gelinceye kadar, inanın ki; cambazlık yaparak geldim. Sağlı-sollu kaldırımlar, araçlar tarafından istilaya uğramış. Yani otopark olmuş. Evi olan evinin önüne, dükkânı olan dükkânının önüne araçlarını koymuşlar. Bu şehirde yaşayan vatandaşlar, nereden geçecek diye düşünen bir Allah kulu yok. Sökenin her caddesi, her sokağı bir otopark görünümündedir. Ama belediyenin çay üstü otoparkları, nedense boş duruyor.
Söke trafiğinde başka bir eksiklik, trafik sinyalizyon lambalarıdır. Bu lambalar, yıllardan beri işlevini yerine getiriyordu. Ne var ki; uzun zamandır, görevini yapmayan sinyalizyon lambalarını onarmaya gidilmemiştir. Bu vurdumduymazlık, hem trafiğe, hem de yurttaşlara yapılan en büyük kötülüktür dedi.
Bu esnada, şef Osman, çay servisine başladı. İlk servisi, hocadan başladı. Hoca, çay kolik olduğundan dolayı çayın buğusunu; derin bir nefesle içine çekti. Bir yudum aldıktan sonra:
- Haklısın Zühtü Bey. Yetkililer, iki sorunu çözemediler. Birincisi, sizin dile getirdiğiniz trafik sorunudur. Vatandaş, Kuşadasına eğlenmeye veyahut iş icabı gidiyor ve trafik kurallarına harfiyen uyuyor. Sökeye gelince, kuralsız yaşamaya başlıyor. Defalarca, bilinçli olarak ters yol ihlali yapılıyor. Vatandaş hatırlattığı zaman, ağza alınmayacak küfürle karşı karşıya kalıyorlar. Yani magandalık başına almış gidiyor.
İkinci çözülemeyen sorun ise mahalle içinde yetiştirilen hayvanlardır. Bunlardan başa çeken, keçilerdir. Zaman zaman, yerel gazetelere manşet olmasına rağmen, ne çar ki; belediye görmezlikten geliyor. Bu konu hakkında, birçok yazar arkadaşlar dile getirip yazdılar. Ama belediye ısrarla görmemek için direniyor. Şunu belirtmek istiyorum. Devletler, kurumlar, kuruluşlar, kanun ve yasalarla yürütülür. Duygular, aklın ve yasaların önüne geçirse eğer, mutlak hata yapılır. Ne çare ki; son günlerde hatırlı kişiler çoğalmışa benziyor dedi.
İki arkadaş, güncel konulardan sıyrılıp, kendi bireysel konulara dündüler. İkisi de dert yüküydü. An geldi üzüldüler. An geldi boş ver deyip geçiştirdiler. Son çaylarını bitirdikten sonra, haftaya buluşmak üzere basın masasına kapattılar.