Bazı şeyler için geç kaldık. Tabiri caizse geri sayım başladı. Türkiye büyük bir uçurumdan atlamaya hazırlanıyor. Suriyeden sonra sıra kime gelecek? Suriyeli mülteci kampında neler oluyor? Suriyedeki ülke yönetimi, neden bizi bu denli rahatsız ediyor? Sözün özü, Ortadoğuda devrilmeye çalışılan her ülkeye, neden Türkiye üzerinden saldırı yapılıyor?
Koca bir yazı geride bıraktık. Tam da hükümetin istediği gibi güneşin sıcağından, ateşin sıcağını fark edemedik. Artık Avrupa ve Amerikanın istediği gibi tamamen dinci yapılanmaya uygun, sorup sorgulamayan, bilimden uzak, hurafelerin ve sapık yaptırımların hüküm sürdüğü koca bir sömürge kıtası olmak için hazır sayılırız.
İçi boşaltılan ve kolayca yutulan ülkelerden sonra sıra büyük lokmalara geldi. Planın bu aşamasında, mevcut yönetime isyan edecek provokatör birkaç grup ve dışarıdan yapılacak baskılar devreye giriyor. Suriye halkını, hükümete karşıymış gibi gösteren medya, özgür savaşçıların halkı nasıl katlettiğinden bir satır bile bahsetmiyor. Medya bahsetmeyince, Türkiye hükümeti de, gözü dönmüş ve büyük çoğunluğu Hizbullah, kaçakçı, sapık ve isyancı, paralı askerlerden oluşan sözde özgür savaşçılara, yardım ve yataklık yapabiliyor. Suriyeden kaçan insanların, kendi vatandaşının hakkına tecavüz etmesinde, canına kastetmesinde bir sakınca görmüyor. Bütün bunlara karşı Suriye PKK ya destek verince, şehit edilen yüzlerce askerimizden sorumlu olarak, şehit cenazelerindeki Türk bayraklı tabutlara sarılan isyankâr ve acılı aileler gösteriliyor.
Kendimizi büyük lokma olarak gördüğümüz için henüz tehlikenin farkında değiliz. Bizim ülkemizde bunlar olmaz diyoruz. Top tüfek saldırıp, hazır ordu da parmaklıklar ardındayken, tek lokmada yutulacağımız gerçeğini bir kenara bırakıp, bizi de ince hesaplarla parçalayacakları ihtimali üzerinde duralım. Askere karşı güvensizlik ortamı tamamlandı. Hukuki yaptırımlar çerçevesinde suç aklandı. Artık tecavüz, kaçakçılık yandaş olduğunuz müddetçe suç sayılmayacak. Öte yandan hakkınızı aramak, şehit cenazesinde bayrak açmak, milli bayramlarda geçmişine saygı duymak yasak. Gündelik yaşamda dincilik, mahalle baskısıyla dikte edilirken, müfredata alınarak beyinler daha erken yıkanacak. Seçmeli derslerde zikir getirilirken, Amerika üzerimizde atomu parçalayabilecek. Kadın, kendi hemcinsi ağzıyla sınıfsızlaştırılırken, erkek dini sapıklığına kılıf olarak kullanan ülkelerdeki gibi her türlü ahlaksızlığı kendinde hak olarak görecek. Tarihimizle aramızdaki köprü yıkılacak, özgürlüğü ve insanca yaşamayı öğreten liderlerimiz çoktan karalanacak ki, biri gelip başımızı ezdiğinde boynumuzu kolayca bükelim. Bunu karşılık, halkı ve devleti bu derece vasıfsızlaştıran hükümet, belki bir süre daha ihya edilecek ama kullanım süreci bitince oda deliğe süpürülecek. Tabi bi de halklar var. Onların büyük bir kısmı, ne olup bittiğini sorma erdeminden yoksun. Başını kuma gömmüş, eline tutuşturulan ampulle bedavacılığa alıştırılmış, kimliksizleştirilmiş, ucuzlamış Evladı şehit olduğunda, aç kaldığında, hakkının yendiğini öğrendiğinde, görebileceği tek şey elindeki ampulün çoktan patlamış olacağıdır.
Bütün bunlar size ağır mı geldi? Kendinizi rahatlatmayın. Yaşananlara şöyle sakince bir bakın. Irklar ve dinler ve de sınıflar, her zaman siyasete hizmet eder. Yeryüzünde tarih boyunca var olan tek şey güçtür. Bu gücün kaynağı yeri gelir din olur, yeri gelir etnik köken olur. Ama hepsi aynı şeye hizmet eder, paraya. Tarih boyunca yaşanan bütün savaşlar ya ilaç sanayisini ya da silah sanayisini, yani bazı ülkeleri zengin etmiştir. Tıpkı bugün gibi
Peki, sırada ne var?
Kuzey Irak gibi Kuzey Suriyenin de PKK yuvası haline geldiğini gördük. Şu psikolojik savaş için yayınlanan haritalara bakılırsa, bahsedilen Kürdistan için Irak ve Suriyeden sonra İran ve Türkiye için de zaman geldi sayılır. Ortadoğuda huzura eren tek ülke İsrail için bir üst model, büyük İsrail oluşumu da tamamlanmış olacak.
Ne yapmalıyız?
Kısa zamanda yapılacak tek şey bütün bunları yaşatan hükümetin el değiştirmesidir. Halk hükümeti demokratik yollarla devirirken hem halka hizmet etmeyen ve halkın çıkarlarını gözetmeyen hükümete hem de özel ve önemli değerleri kullanan dünya güçlerine büyük bir mesaj vermiş olacak. Asıl ve daha önemli olan adımsa uzun süre almalıdır ki, sağlıklı ve kalıcı olsun. Oda eğitim ve bilinç oluşumudur. Bu erdemler ise uzun süreli acılardan geçmeden, inançları uğruna savaşmadan elde edinilmesi mümkün olmayan ya da elde tutulması başarılamayan değerlerdir. İnsanoğlu maalesef o mertebeye henüz ulaşamamıştır.