(Köy Enstitüleri Düşürülürken)
2) İkincisi, "Köye yarayışlı eleman yetiştirme" ilkesi yürürlükten kaldırılarak, her yıl alınan öğrenci sayısının azaltılması yoluna gidilmişti. Böylece klasik öğretmen yetiştirmeye dönülürken köy çocuklarının ileri öğrenim olanağı kısıtlanmış oluyordu. DP bu yönden de köylüyü vurmuştu. Hem de kalbinden vurmuştu. Köylü çocukları okuyamayacak, okuyamayınca öğretmen olamıyacak, kendi doğduğu ve yaşadığı bölgeye yararlı olamayacaktı. Bu etki daha çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kendini gösterdi. Oraya gönderilen öğretmenler yerel dilleri bilmediklerinden başarılı olamadılar. Bugünkü gelinen noktanın temelinde bu gerçek yatmaktadır. Bu da DPnin yapay politikalarının ürünüdür.
3) Enstitülerde öğretmenlerle birlikte hızla sağlıkçı, ebe, tarımcı yetiştirme tasarısı bu kafalarca sona erdirilmişti. Aslında Yücel ve Tonguç ve bunların enstitülerini yıkıma uğratan tarımcı yetiştirme ve toprak reformu uygulama projesi olmuştu. Toprak ağaları ve bunların destekledikleri politikacılar, 1946'dan itibaren bu kurumları yıpratmaya, karalamaya, kötülemeye başlamışlardır. Onlara şu yakıştırmaları ve iftiraları atarak, adım adım kapatma yoluna gitmişler. İşte attıkları iftiralardan bazıları:
a- Bir yere "Orak-Çekiç" çiziyor, "Bunu enstitü çıkışlı öğretmenler yaptı diyorlardı.
b- Bir başka yerde Türk Bayrağı'nı yırtıyor, "Bunu enstitü öğrencileri yaptılar" diyordular.
c- Derslerin gereği olarak, okulun uygulama bahçelerinde, öğrencilere tarım uygulamaları yaptıran öğretmenlere, çocuklara iş yaptırıyor gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyor, müfettiş çağırıyorlardı.
d- Kırmızı gömlek giyen öğretmen Koministlikle suçlanıyordu. Oysa canımız kadar sevdiğimiz bayrağımızın kanı ile boyadığı şehitlerimizin kan renkleri kırmızı değilmiydi? Bu rengini, şafakta ölen şehitlerin renginden almamışmıydılar? Bu bir saçmalık değilde nedir?
e- Dersini ve görevini bırakıp camiye cuma namazana giden öğretmen makbul oluyor, görevinin başında kalıp namazını kılamıyan ise dinsiz, imansız ve zındık oluyordu. Oysa görevde olan bir insan dinimiz gereği cuma namazı kılamıyordu. Kılanı görevini ihmal ediyor, diye değil de, kılmayıp görevini yapan mı suçluyorlardı.
f- Ülkenin gözbebeği olması gereken nice nice çalışkan ve becerikli öğre~ men acemi ve cahil kasaba politikacılarının boy hedefi oluyorlardı. Gerçi bugünde aynı durum devam ediyor. Okul Koruma Dernekleri okulda ısıtmayı, aydınlatmayı, suyu, iletişimi sağlamak amacıyla hali vaktı yerinde olan velilerden gönüllü olarak bağış alırken, muhalefet partinin ilçe başkanı:
- Okullar soygun yapıyor! diye yaygarayı basıyorlar. Sanki devlet ödenek vermişte, diğerleri bu ödeneklerle doymamış ve bir de halktan alıyorlarmış gibi olumsuzluklar yaratılıyordu.
g- Okullardaki kitaplar, yazdıkları öyküler suç sayılıyordu. Bu konuda 1970 yılından kalma bir anımı sizlere anlatacağım:
Wictor Krevçenko'nun "Neden Hürriyeti Seçtim?" adlı ünlü yapıtını boş zamanlarımda okuyordum. Okulun paydos saatlari, okumadan geçmiyordu. O günlerde teftiş için bir müfettiş geldi. Teftişten sonra, masamda bu kitabı gördü. Müfettiş kitabı görünce, rengi değişti ve sert bir sesle:
-Nedir bu?
-Kitap.
-Kitap olduğunu, elbette biliyoruz. Ne yapıyorsun bu kitabı?
-Okuyorum.
-Bakanlık önerisi var mı?
-Bu ders kitabı değil ki.
-Olmaz efendim, bakanlık önerisi olmayan kitaplar okula giremez. Okuyacaksan evinde oku.
Oysa bu kitap, hayatımda beni çok etkileyen bir kitaptı. Rusyada Lenin ile başlayan, Sitalin ile devam edip gelen kominist rejimini, o rejimin içinde yaşamış olan bir yüksek bürokrat anlatıyordu. ABDde bu kitap, öğretmenlere bedava dağıtılmıştı. Birleşmiş Milletler hür ülkelere önermişti. Bizde de bu kitap satış rekorıarı kırıyor, bakanlık öğretmenlere tavsiyede bulunuyor-du. Bizim müfettiş bozuntusunun zoru neyditben bunu hala anlamış değilim. Bunca vurdum duymazlığı ve dünyadan haberi yokken, bir de bu konuyu teftiş raporuma yazmıştı. Yazıdan bir satır: "Bakanlıkça önerilmemiş, sakıncalı yayınları okuyor. "Oysa bu kitap Rusya'daki Kominist rejimin her yönünü açık açık anlatıyor ve özgürlüğü seçmenin nedenlerini veriyordu. Ben kitabı okuduktan sonra, rapor edip, Vali ile Milli Eğitim Müdürüne gönderdim. Göndermemin nedeni, bu cahilce davranışı hazmedemediğim içindi. * Devam edecek