(Köy Enstitüleri Düşürülürken)
* Önceki sayıdan devam
İşte bakın bu kısa mesaj bile, Türk Milli Eğitimi'nde yaratılmış olan samimi, içten, sevgi ve saygıya dayalı çalışmayı kanıtlıyor. Düşmanlık yok, dostluk var. Dünkü sayıda yayınladığımız resmi görmüşsünüzdür, resmi iyi inceleyin. Tonguç'un çevresindeki enstitülü gençlerde ahlaksızlıkla alakalı bir görüntü var mı? Genç öğretmen adayı kızımızın başı, tıpkı köydeki ablası gibi örtülü. Hem de Genel Müdürleri'nin karşısında. Bugün türban için kıyametler kopuyor. Başı açık olacak, başı örtük olacak. Enstitüde gençler, istediklerinde başlanını örter, istediklerinde açardı. Bu da kimseye sorun olmazdı. Bizleri yetiştiren bu öğretmenler, bizden ve bugünkülerden daha ahlaklı, daha saygın ve seviyeli idi. Özverili çalışır, köyde ve kentte olsun meslek aşkıyla yaşarlardı. Ben staj yaparken, o okulun müdürü ve öğretmenleri gece benimle birlikte saat bire kadar çalışır, dosyamı hazırlarnama yardımcı olurlardı. O yıllarda şimdiki gibi daktilo, bilgisayar, fotokopi makineleri yoktu ve herşey elle yapılırdı, yazılırdı. Öldülerse onları saygı ile anıyorum.
ENSTİTÜLERDE YIKIM BAŞLATILIYOR
21 Eylül 1946'da Tonguç İlköğretim Genel Müdürlüğü'nden ayrıldıktan sonra, Enstitüler bozulmaya ve öldürülmeye başladı. Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'in ne Tonguç'un birikimlerine, ne de kendisini bakan yapan İnönü'nün özlüsözlerine ve Enstitülerin ülkeye kazandırdığı yararlara aldırmadan yıkımı başlattı. İlk işi bakan olunca; "Birlikte çalışacağız" demesine rağmen hiçbir zaman içten ve samimi değildi. Köy Enstitüleri'nin düşünürü, Planlayıcısı, yöneticisi ve yönlendiricisi, uygulayıcısı sorumlu kişisi eski bakanın arkadaşı olan Tonguç'u yanında asla tutamazdı.
İlk işi, onu baştan atmakla başladı. Birgün odasında şu tarihi tartışma yaşandı:
Reşat fiemsettin Sirer;
-Çoluk çocuğunla belinizi kıracağım.
Tonguç ise şöyle yanıt verir:
-Kılımıza bile dokunamazsın! Ama Sirer öyle dokundu ki, dokunmakla kalmadı, Türkiyenin de bel kemiğini kırdı. Aradan 60 yıl geçmesine rağmen bitmeyen bir de kavgayı yarattı. Bu kavga hala kanıyor ve acı acı sürüyor.
Tonguç'tan sonra, Hamdi Keskin, Ferit Oğuz Bayır, Hürrem Arman'da görevden alındılar.
Böylece CHP programına uygun olarak, parti içindeki bürokrat kesimin onayıyla ve çalışmalarıyla kurulup geliştirilen Köy Enstitüleri'nin, aynı partinin politikasındaki yaptığı dönüşle, yıkılıp bozulmasına başlanıyor. Bakın burada yıkım için Sirer'e yardımcı olan ne gariptir ki Yücel ve Tonguç'a karşı kin besleyen Eski Kızılçullu Müdürü Emin Soysal'dır. Emin Soysal Maraş Bağımsız Milletvekili olduktan sonra, bakan Sirer'le birlikte bu kurumu yıkmak ve kapatmak uğruna çalışmış ve çaba harcamıştır. I947 yılı Mali Bütçesi mecliste görüşülürken, Sirer ile Soysal şöyle bir senaryo hazırlıyorlar. Soruları Soysal soracak, Bakan Sirer ise yanıtlayacaktı. İşte Soysal'ın bakan Sirer'e soruları:
Maraş Bağımsız Milletvekili Emin Soysal:
-Türk Öğretmeninin başka işleri bırakıp, ne zaman yalnızca milli şuurun gelişmesine ağırlık vereceği, solculuk yuvası olan Yüksek Köy Enstitüsü'nün hala niçin kapatılmadığı, köy Enstitülerinde dinsizliğin, ahlaksızlığın, solculuğun başını alıp gittiğini, ballandıra balIandıra söylüyor ve bakana soruyordu. Bu ve benzeri eleştiriler sırasında Emin Soysal, Yücel ve Tonguç'a o kadar olmayacak hücümlarda bulunuyordu ki, kimi yandaşı milletvekilleri bile kişilik haklarına saldırmaması konusunda, onu uyarmak zorunda kalıyorlardı. Bu Emin Soysal'ı tanıdınız mı? Kimdi bu adam? Neden bu kurumlara ve Yücel ile Tonguç'a bu kadar çok düşmandı? Bunuda sizler araştırın ve okuyun. Göreceksiniz ki herşeyin altında kin, nefret ve çekememezlik gibi zelil duygular yatmaktadır. Ben daha fazla polemiğe girmernek için bu konuya daha fazla girmek, dokunmak istemiyorum. Sirer, Soysal, Köni ve yandaşları, 6234 sayılı yasa ile bunlara son verir ve İlköğretmen Okullarına dönüştürmeyi başarırlar.
HASAN SAKA BAfiBAKAN, TAHSİN BANGUOGLU M.E.BAKANI
Hasan Saka'nın Başbakan, Tahsin Banguoğlu'nun Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemlerde, Enstitülere fazla öğrenci alınmıyor. Çünkü çıkarılmış ve yürürlükteki yasa uygulanıyor. Banguoğlu birkaç genelge ile bazı hakları kısıtlıyor, ama Sirer kadar yıkıcı olmuyor.
DP VE TEVFİK İLERİ DÖNEMİ
Tevfik İleri, DP Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başlar başlamaz ilk işi, Sirer'in, Banguoğlu'nun kaldığı yerden işe başlıyor. Enstitülerin yıkım işini hızla sürdürmeyi gündeme taşıyor. Oda işe, önce mecliste kamuoyu oluşturarak başlıyor. I9 Kasım 1951 günlü TBMM'nin kapalı oturumunda konuşan Bakan İleri, Tonguç'a ve Enstitülere ağır saldırılarda bulunuyor. Sanki iki ayrı partinin bakanı değilmiş gibi eski CHP Bakanı Sirer ile mecliste işbirliği yapıyor. Kendi yapacağı yıkımı öncedeun başlatıp hafişetmiş olduğu için Sirer'e teşekkür bile ediyor. Bu kurumları, hastalıklı ve mikroplu olarak devraldıklarını söylüyor. Tonguç'un hala İnönü tarafından kayrıldığını ima ediyor. Bu nedenle Sirer'in yapmak istediklerini yapamadığını söylüyor. Hatta Sirer'de bunları onaylıyor. Ondan sonra Tonguç Talim Terbiye'den alınarak Atatürk Lisesi Resim öğretmenliğine atanıyor. Mecliste konuşmasına şöyle devam ediyor:
-İsmail Hakkı Tonguç, değil İlk Tedrisat Umum Müdürü, Adam, İlköğretim Genel Müdürü bile diyemiyor. Çünkü dilin sadeleşmesine, türkçeleşmesine bile karşı kafalı biridir. Atatürk Lisesi öğretmeni, Türk çocuğunun karşısına çıkamayacak kadar bu memlekete ihanet etmiş bir adam olması sıfatıyla onun oradan tutulup atılması şükürler olsun bize nasip olmuştur, diyor. Meclisten bravo sesleri geliyor. Bu sesler onun koltuklarını kabartıyor ve Tonguç'u daha fazla kahretmek için bakanlık emrine alıyor. Utanmasa kendine hademe bile yapacaktı. Onu bakanlıkta 1954 yılına kadar tutuyor. Amacı bu değerli insanı orada tutarak, kasıntılı yıkımları ile onu kahretmektir. Allah öyle büyük ki, bu saltanatlarını 1960'ta bu vatanın evlatlarının hışımlı yumruklarıyla ödetir. Derler ki Tevfik ileri'nin Tonguç gibi bir eğitimci ve vatansevere yaptıklarının ahı DP'yi vurmuştur.
DPnin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri döneminde şunIarı yaptı:
1) Kız öğrencileri, ayrı bir öğretmen okulunda toplama kararı alarak, 21 Köy Enstitüsü'ndeki kızların tümünü Trabzon Beşikdüzü ve İzmir Kızılçullu'ya gönderiyor. Oradaki erkeklerde başka enstitülere dağıtılıyor.
Daha önce Sirer, her enstitüde kızları ayrı bölümlere toplamış, karma eğitime kafes çekmişti. İleri'nin yaptığı ise köy kadınlarının, kızlarının eğitimi ve eğitimde demokratikleşme yönünden son derece kıyıcı bir karardı. O yıllarda iller arasında, ulaşım bugünkü kadar ko- lay ve hızlı değildi. Kızları başka illere gönderebilmek köylüler için kolay göze alınacak bir şey değildi. Oysa kendi il ve ilçelerindeki enstitülere kolayca gidebiliyorlardı. Enstitüler kendi bölgelerinde kızları eğitime özendirici bir etken oluyordu. Onlar için bu büyük bir fırsattı ve köy kızlarına kendi çevrelerinde okuma olanağı tanıyordu. Değiştirmekle köy kızlarının okumalarına bilinçli olarak DP tarafından engel olunmuştur. Köylüden oy alarak iktidar olan DP ilk darbeyi böylece köy kızlarına vurmuş, onları okumadan men etmiş ve Türk Milli Eğitim'nde önemli bir yara açmıştır.
Tonguç bunları duyduğunda kahroluyor. Tutsak olduğu bakanlık emrinde ancak şu cümleyi söyleye biliyordu:
"Tarih bunları asla affetmez!"
İşte yan sayfadaki biyografisi verilmiş olan DPnin Milli Eğitim Bakanı Teyfik İleri'nin kısa biyografisi. Bugün bunları yazarken şöyle düşünüyorum: Kurulduğundan bu güne dek, köylerinde, tarlada, çayırda, harmanda, bağda, bahçede, çapada, imecede kardeş kardeş çalışan köylü insanımız bu kişiler tarafından mı din, iman, vicdan ve ahlak, namus dersleri aldılar. Çoğumuz köylüyüz ve köylü demek kardeş demektir. Bir büyük aile gibidir. Kimse kimsenin namusuyla, şerefiyle oynamaz. Ben yıllarca köylerde çalıştım .Beraber bayan arkadaşlarla görev yaptım. Bizim namusumuzu ve vicdani kanaatlarımızı Milli Eğitim Bakanları mı tesbit etti. Ahlaksızlık başka dallarda daha çok yaşanıyordu. Asıl ahlaksızlıklar, büyük kentlerin kucağında dolaşırken dört tane Türk köylü çocukları mı bu ülkenin ahlakını buzmuştu? İstanbul'un işgal günlerinde, İngliz Subaylarının kollarında baygıncasına dans eden ve Sodom Gomura hayatı yaşıyanlar varken, Anadolu köylü kadını cepheye sırtında ve kağnısında cephane taşıyordu. Öküzü öldüğü zaman, boyunduruğa kendi koşuluyor, yağmur ve kar yağarken, cephane ıslanmasın diye çocuğunun üzerindeki yorganı mermilerin üstüne örten anaların kızları okudukları zaman ahlaksız mı oluyordu? İşte sorgulanacak konular bunlardır. İşte kapatılan Köy Enstitülerinden yetişenler, burjuvaziye bunları soruyorlardı? Vatanı canıyla, kanıyla, tüm varlığıyla savunup kurtaranlar kenara atılmış, bütün su başlarını yeniden Sodom ve Gomuracılar tutmuştu.Yazık.
TEVFİK İLERİ DÖNEMiNDE ŞUNLAR1 YAPT1
İLERI Tevfik, Mühendis, Hükümet Adamı (Rize/Hemşin 1911 - Ankara 1961). İTÜ Mühendislik Bölümünü bitirdi (1933). Öğrenciliginde Talebe Cemiyeti ve Milli Türk Talebe Birligi Başkanlıklarında bulundu. Erzurum, Çanakkale, Samsun'da mühendis ve yönetici olarak çalıştı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'den Samsun Milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. Adnan Menderes'in kurdugu hükümetlerde Ulaştırma Bakanı (22 Mayıs 1950-11 Agustos 1950, Milli Eğitim Bakanı (11 Agustos 1950 - 9 Nisan 1953), Başbakan Yardımcısı (27 Kasım 1957 - 19 Ocak 1958), Bayındırlık Bakanı (20 Ocak 1958 - 27 Mayıs 1960) olarak görev aldı. 27 Mayıs Devrimi'nde tutuklandı. Yassıada'daki yargılanmasında ölüm cezasına çarptırıldıysa da cezası yaşam boyu hapse çevrildi. Cezasını çekmek üzere gönderildigi Kayseri Cezaevi'nde hastaIanması sonucu tedavi edilmek üzere getirildigi Ankara'da öldü.