(Bir Taneme Mektuplar)
Bugün yine eski yaralarım depreşti, sızlanmaya başladı. Sen gideli yıllar olmasına rağmen dün gibi ciğerim yanıyor. Her gün yeni yeni gündemlerle karşı karşıya kalmak zaten acıyan yaralarıma tuz ekiyor.
Sessiz sedasızca yapılan zamlar yetmiyormuş gibi, bir de vatandaşla dalga geçer gibi, utanmasalar davul zurna çalarak ekonomiyi tavanlarda gösterecekler. Ama ne çare ki pazara çıkan yangını anlıyor.
Hani senin son günlerinde canın şeftali çekmişti de, ta.. Davutlara kadar bisikletle gidip getirmiştim. İşte o bahçıvanı bu gün pazarda gördüm. Poşetine şeftali doldurmuş, evine götürüyordu. Beni görünce sıkılarak seni sordu. Duyunca üzüldü bir tanem. Senin için dualar ettiğini söyledi. Ama elindeki şeftali poşetini gördüğüm halde görmemelikten geldim, soramadım nedenini.
Nurum, aşkım, bir tanem,
Bugün pazar. Hava sıcaklığı artık yavaş yavaş artıyor. Senin bana tembih ettiğin gibi, günlük gazeteleri teker teker dolaştım. Ülkemiz yine bir kaosun eşiğine geldi bir tanem. Hani tartışmalar vardı ya; senin hiç istemediğin ve insanların demokratik haklarına engel oluyorlar diye kızdığın türban meselesi. İşte o konu yargıdan geri döndü ve yine ufukta erken seçim gözüktü. Anlayacağın bir tanem, yine milletin sırtına vurulacak ağır yükler var.
Bir de benim anlayamadım konu bir tanem, neden hep kadınlarla uğraşılıyor. Son aylarda gezdiğim şehirlerde gördüm ki, bir karış sakallılar ve sarıklılar hatta şalvarlılar çoğalmış. Neden bunların kılık ve kıyafetleri ile uğraşan olmuyor. Neden hep kadınlar? Kadınlarda bu neden bu kadar korkuluyor da, erkeklere her şey serbest oluyor. Hani Atatürkümüzün inkılâpları arasında şapka ve kılık kıyafet de vardı?
Maalesef erkeler egemonyası devam ediyor ülkemizin üzerinde.
Hani bir de derdin ya, bir seçimin maliyeti, ülkenin elli yıl geri gitmesidir diye. Yine bir elli yıl geri gideceğiz ama, seni geri getiremeyeceğim aşkım. Bu kadar yükün altında ezildim amma.., yıkılmadım. Fakat senin yokluğun beni, hepten yıktı.
Yazı yazmakta zorlanıyorum. Aklımı başıma toplayamadım bir türlü. Yazdığımı da, inan seni gözlerimin önüne getirerek yazmaya çalışıyorum.
Geçen hafta Dikiliye davetliydik. Batı Anadolu gazetecilerinin katıldığı bir toplantıya. Senin de orada olmanı ne kadar isterdim inan. Gelenlerin ağzında hep aynı konular vardı.
Ah! Bir tanem, hep dua ederdin, memleketimiz düzelsin, insanlarımız mutlu olsun ve çocuklarımız gelecekte ağlamasın diye. Ne kadar çok çalışalım da geleceğimiz aydınlık olsun derken bu günleri kastetmişsin meğer. İnan bu günler o eski şikayet ettiğimiz günlerden daha kötü. Böyle giderse daha da kötü olacağa benziyoruz.
Artık medya da kendini korumak pahasına belli merkezlerin hesabına çalışıyormuş da haberimiz yokmuş. Bu hastalığın tedavisi üzerinde duruldu iki gün boyunca ara ara. Gel gelelim medya patronlarının ağır baskısının kırılamayacağı ile sonuçlandı bütün çabalar.
Atatürkün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız derken bir avuç insanlarımızı bilmeden çoktan ulaştırmışız bile.
Dün Aydın caddesinde yürürken bir tanem, yol kenarlarındaki çöp bidonlarının karıştıran kaç kişi gördüm biliyor musun? İnan aynı bidonu on dakika içerisinde beş kişi karıştırdı. Ne kadar acı değil mi?
İnsanlarımızın borçlar batağında olduğu yukarıdakilerin aklının ucundan bile geçmiyor. Bankalarda kredi kartı ödemelerini taksitlendirmek için artık kuyruklar oluşuyor, biliyor musun bir tanem.
Gözleri kararmış meydan fırsatçıları, esnafı tepesine bir yumrukta kendilerinin vurabilmesi için fırsat kolluyorlar. Kendilerini kurtarıcı gibi gösterip önce yardım, sonra da muhtaç insanların üzerine karabasan gibi çöküp, ellerinde ne var ne yok alıyorlar. Bu yüzden intiharların ve boşanmaların yaşandığı bir döneme girdik. Kap kara bir döneme.
Ankara Ticaret Odasının 2003de yaptığı araştırmada bu insanlarımızın ailece bankalara olan borçları 13.4 milyar YTL olduğu halde bu yıl tam bir çöküntü getirdi. Maalesef 100.6 milyat YTL ye ulaştı. Bu aile çatırdaması, ekonomik çöküş değil de nedir?
Demokratik düzenin bozulması için önce insanların ekonomisini bozacaksın derdin her zaman biliyor musun?
Çok doğru söylüyormuşsun aşkım, çok doğru.
şte ekonomik yapı tamamen bozulmaya başladı ve insanların bir birlerine saygısı iyice azaldı.
Artık insan hayatı da önemsiz oldu. Her gün artan trafik kazalarında ölüm oranları arttı ve artmaya da devam ediyor.
Sana kötü bir haber daha vereceğim bir tanem. Ama sakın üzülme. Hani sevdiğimiz bir ağabeyimiz vardı ya. Hani senin gözlerin güneşten kamaşmıştı da, çantasından hemen bir gözlük çıkarıp da sana vermişti ya. şte o saygı değer smail ağabeyimizi kaybettik. Daha doğrusu sana yolladık aşkım. Yollamak istemezdik amma, maalesef yolladık, doktorlarımızın sayesinde.
Trafik kazasında yaralanan kişileri 24 saat gözetim altında tutun derler hep. Ama bir kez daha gördük ki, bu uygulamalar lafta kalıyormuş. smail ağabeyimizi de bu yüzden kaybettik maalesef.
Sökeden Aydına gönderilen rahmetli, oradan zmir Göğüs Hastanesinin acil polikliniğinin bir köşesinde iç kanama dolayısı ile ölüme terk edildiğini duyduğumuzda bir kez daha yıkıldık bir tanem. Bir kez daha. Bu doktorlar nasıl bir tutum içindeler ki, trafik kazası geçiren kişinin iç kanama geçirdiğini tahmin dahi edemiyorlar. Hadi ettiklerini kabul edelim, nasıl böyle bir hastayı Göğüs hastanesine sevk edebiliyorlar. Kimin suçu olduğunu bilemiyoruz amma, smail ağabeyimiz, yürüyerek ve konuşarak bindiği ambulânsla götürtüldüğü hastaneden tabutla çıktı. Acımız büyük bir tanem. Görürsen ağabeyimizi oralarda yalnız bırakma olur mu?.
Bir de, bir dedi kodu aldı başını gidiyor buralarda şimdi. Hani senin ısrarla üzerinde durduğun bir okul vardı ya. şte o okul kapatıldı. Biz de sevinmiştik; yerine Ziraat Fakültesi gelecek diye. Ama gördük ki bir tanem, her hafta sonu kalabalık bir aileler topluluğunun piknik alanı olmuş. Her hafta sonu il ve ilçelerden gelen belirli aile grupları burada kendilerine eğlence ortamı yaratmışlar, günlerini gün ediyorlarmış. Bunun için bir hafta sonu ben de orayı görmek istiyorum. Bakalım ne olacak. Kimler geliyormuş, hangi faaliyetler yapılıyormuş göreceğiz. Bir çok sorular geliyor. Neden buraları yazmıyorsunuz diye. Ama sende derdin biliyor musun? Gözlerinle görmediğini sakın yazma diye. Bende bu yerlere aynı cevabı verdim bir tanem. Giderim, görürüm sonra iyisini veya kötüsünü, neyse yazarım dedim.
Bu tavrımı hep severdin zaten. Ama inan aşkım sen şimdi burada olsaydın daha başka yazardım. Biliyorsun senin kalemin benim kalemimden daha kuvvetliydi.
Senin kalemin daha başka seviyordu insanlarımı ve hayatı.
Artık Türkiye gündeminde bir tek konu var bir tanem. AKP kapatılırsa ne olu? Kapatılmaz sa neler olmaz?.
Gazetelerde, televizyonlarda saat başı bu konular ileniyor. Aman yarabbi, sanki Türk halkının bir tek düşündüğü bu varmış gibi. Millet geçim derdinde, yukarıdakiler makam, şöhret ve rant peşinde. Biliyor musun elektriğe %12 zam geliyor. Benzinle mazot baş başa geldi. Artık arabanın anahtarını kapının arkasına astım bir tanem. Acil ihtiyaç olursa oradan almak daha kolay olur diye. Ha, bu ayın zam şampiyonu neydi biliyor musun? Patates.
Sen patates kızartmasını ve kavurmasın çok severdin biliyorum. Sevmeyen mi var mıydı ki Türkiyede.
Unutma aşkım, bir tanem, nur tanem. Her hafta sana yazacağım. Her hafta seninle dertleşeceğim. Sana olan aşkıma ancak böyle kusabileceğim. Biliyorsun değil mi?.