Dün Tariş Kooperatifinin Yıllık Olağan Genel Kurulu toplantısı vardı. Koca pamuk deposunun üyeler tarafından tamamen doldurulmuş bir toplantı. Toplantıya ilgi çok iyi idi. Toplantının ilgilileri yalnızca Tariş üyeleri ve çalışanları idi. Bir de ön sıralarda gördüğüm ve toplantının yarısında yönetim Kurulu Başkanına mazeret belirterek ayrılan Söke Ziraat Odası Başkanı ve Söke Ziraat Odası Meclis Başkanı vardı.
Divan Başkanlığına Günerçin Azbazdarın, katipliklere Mustafa Serbest ve Süleyman Işıkın getirildiği toplantı saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başladı.
Aklıma Söke siyasilerinin çiftçiye ihtiyaçları olmadığı geldi her nedense.
Bugün Sökeli çiftçiler yalnız bırakılmışlardı.
Ta ki Tariş Birliği yönetiminin yalnız bıraktığı gibi.
Dertliydi Tariş Kooperatifinin Başkanı sayın Ekrem Sert beyefendi.
Hemde çok dertliydi.
Toplantının açılış konuşmasını yaparken alamadıkları iki kamyonun akibetini üzülerek anlattı ortaklarına.
Birde pamuğunu satamadığı, satıp da alamadığı Tariş Birlik Yönetimine olan kızgınlığın üzülerek anlattı Sökeli çiftçilere.
Haklı olarak çiftçisine karşı mahçup olduklarını belirtti. Alamadıkları 16 milyon 700 YTL nin ezikliği içindeydi.
Çiftçiler de umutla bekliyordu başkanlarından müjdeli bir haberi.
Çünkü bankalar da onlardan bekliyordu böyle bir müjdeyi.
Ama başkanın üzülerek söylediği kötü haber soğuk bir rüzgar gibi esti koca salonda, yukarıdan yağan yağmurun gürültüsü arasında.
Görüne o ki, Tariş Pamuk birliği Söke Tariş Kooperatifine aldığı pamuklardan taahhüt ettiği parayı ödeyememişti.
Oydu başkanın bu kadar üzüntülü oluşu.
Bu kadar ümitsizliğin arasında yinede dimdikti pamuk üreticisi.
Dikti üretici, dört gün sırada bekledikten sonra Kooperatif tarafından alınmayan pamuğunu geri götürdüğünü ve tüccara teslim ettiğini bile bile.
Ama yönetiminde elleri bağlı idi ki, alamıyordu benekliyi.
Çünkü emir yukarıdan geliyordu, almayacaksınız diyordu.
Direnmek kararındaydı salonun çoğu. İşte bu arada Beliğ Azbazdar aldı mikrofonu eline.
Tüm üreticilere taşın altına ellerini uzatmalarını istedi.
Yalnızca yönetimle bu işin çözümlenemeyeceğini, toplu olarak gerekirse İzmirlere, Ankaralara gitmek gerektiğini vurguladı.
Süleyman Semercinin, Mustafa Serbestin ve konuşma izni alan üyelerin sorunları hep aynı idi.
Tariş Kooperatifinin önüne gelen, alıma uygun olan her pamuğun alınması geri çevrilmemesi idi.
Her ne kadar bakanlığın bazı konularda kooperatife kısıtlamalar getirse de, kooperatif, üyelerini mağdur etmemeliydi ve buna göre de tedbirlerini almalıydı.
Gerekirse benekli pamukların değerini düşürerek değerlendirmeliydi.
Böyle istiyordu yönetim, böyle istiyordu konuşmacılar.
Ah birde İktidar ve Muhalefet orda olsaydı da, üreticinin bu serzenişlerini duysaydı.
Ne yazık ki siyasilerden iki parti, DSP ve CHP birer çelenkle temsil edilmişlerdi, onlarında dilleri ve kulakları olmadığına göre?
Gönül isterdi ki, şu seçim arifelerinde tüm siyasi parti temsilcilerinin orada pamuk üreticisi ile birlikte, omuz omuza bulunsunlar.
Maalesef biz göremedik.
Ama sevinerek gördük ki, üreticilerin haykırışı artık siyasi ayrılığı istemiyordu.
Üretici birlik ve beraberliği istiyordu.
Üretici birlikle problemlerin çözülebileceğini öğrenmişe benziyordu.
Orada bulunan A partili, B partili üreticiler dışarıda ayrı iseler de, bu salonun saçtan yapılı çatısı altında beraberdi ve birlik mesajını verdi.
İşte bir genel kurul toplantısının sonuncunda alınan en güzel haber buydu.
Bundan sonra Söke Pamuk üreticisi, çiftçisi yek yürekti.
Yek yürek, tek bilek.