Her devlet, kendi dışındaki dünyadan bilgi toplamak zorundadır
Çünkü kendi güvenliği ya da çıkarı için bu bilgilere ihtiyacı vardır.
Bilgi toplama işlevini yerine getiren en önemli ve güvenilir kaynak [ya da organ] ise, o devletin yabancı ülkelerdeki görevli memurlarıdır.
Bu memurların en üstünde ise elçiler; onlarının üzerinde ise, Büyükelçiler yer alır
En üst kademesinde büyükelçilerin yer aldığı bu memurlar organizasyonunun temel görevi, kendi devletlerini en doğru biçimde bilgilendirmektir
Resmi bir görev olarak toplanan bilgiler, belirli bir disiplin ve sistematik içinde resmi belgelere dönüştürülür.
Bu faaliyetlerin tümü doğal olarak gizlidir.
Ortaya çıkan bilgi birikimi de doğal olarak gizlilik taşımak zorundadır.
Dolayısıyla söz konusu bilgilerin kamuoyu makyajı yapılmaz.
Diplomatik süsü ve kibarlığı yoktur.
Bilgiler çıplaktır, yalındır ve mümkün olduğu kadar gerçektir.
Çünkü bu bilgilerin gerçeğe dayanması bilgi toplayan devletin çıkarınadır.
Çünkü o devlet yürüteceği politikayı bu bilgilerdeki gerçeklere dayanarak saptar; öteki devletlerle ilişkilerindeki balans ayarlarını bu raporlarda yer alan bilgileri göre tespit eder.
Dolayısıyla raporlardaki bilgiler ne kadar gerçek ise, o devletin dış politikasındaki çizgi o ölçüde, o devletin çıkarlarına hizmet eder
Tüm dünyayı egemenliği altında tutma iddiasında olan bir devlet için ise, bu mekanizma çok daha önem taşımaktadır.
Türkiye ise, bu devletin çıkarları açısından son derece önemli stratejik bir değer taşımaktadır.
İşte bütün bu nedenlerle ABDnin Türkiye Büyükelçiliğinin çalışmaları çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir İstihbarat mekanizmasının iyi çalışması, gerçek bilgilere dayanması ABDnin Türkiyedeki çıkarları açısından çok büyük bir önem taşımaktadır.
Peki Türkiye Başbakanının İsviçre bankalarındaki hesapları ABD için niçin bu kadar önemlidir?.. Amerikan Büyükelçiliği niçin bu konuda istihbarat toplama ihtiyacı duymuştur?..
Önemli bir sorudur bu
ABD yönetimi, Türkiyeyi yöneten kadroların niteliklerini mi ölçmek istemektedir?
Yoksa, İsviçrede açılan hesapların anlamı onlara Türkiyedeki yönetimin önümüzdeki süreçte istikrarsız olabileceği, Türkiyeyi yöneten kişilerin her an ülkelerini terk edip yabancı diyarlara uçabileceği kuşkusunu vermektedir?..
Gerçekten bir insan, hele hele bir başbakan, niçin ekonomik varlığını kendi ülkesinde değil de, hesaplarının gizliliği ile ünlü yabancı bankalarda saklamayı tercih eder?..
Amerikan yönetimi kendisine resmi biçimde ulaşan bu istihbaratı acaba ne şekilde değerlendirmektedir?
Niçin bu nitelikteki bilgileri toplamakta ve resmi biçimde arşivlemektedir?..
Yoksa Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin Türkiyeyi yöneten kişilerinin ekonomik varlıklarını bilmek istemekte başka düşünceleri ve amaçları mı mevcuttur?..
Türk siyasetçilerinin sormaları ve yanıtlarını araştırmaları gereken asıl sorular bunlardır.
Çünkü bu soruların kendileri ve bulunacak yanıtları aynı zamanda Türkiyenin güvenliğini ilgilendiren ciddi meselelerdir.
Ama bizim siyasetçimizin tek işi, durumdan çıkar elde etmek ve önüne gelen her bir fırsatı yaklaşan seçim sürecinde en iyi biçimde kullanmakla sınırlıdır.