Uzun zamandır Türk Milletinin dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir milli siyasetinin ve buna bağlı olarak stratejisinin olmadığını söylüyor ve yazıyorum.
Bunu bir kez daha yaptığım Romanya seyahatinde anladım ve gördüm. Romanyada dolaştığım dört gün boyunca, dikkatimi en çok çeken şey ekonomik çöküntü ve duvarlardaki Baserabya Romanyadır yazılarıydı.
Yakın tarihte oldukça çalkantılı günler yaşayan, 2.Dünya Savaşında Almanyanın işgalini gören ve bir komünist diktatör olan Çavuşeskunun zulmü altında kimliksizleşen bir Romanya; Rusyanın elinden kopardığı Moldovyanın Romanya olduğu iddiasını bugün, gür bir sesle dile getirmeye çalışıyor.
Gördüm ki; AB üyesi olmasına rağmen ekonomisi çökmüş, son 20 yılda nüfusunun % 25i dünyanın dört bir tarafına göçmüş, millet olma olgusunu henüz yakalayamamış ve ne yapacağını bilmez bir Romanyanın en azından Baserabya konusunda milli bir siyaseti var.
Günümüzde dünyanın yükselen yıldızı ilan edilen Türkiye ve Türk Milleti ise milli siyaseti bırakın, milli meselelerden bir haber ve milli kimliği terk etmek üzere tehlikeli adımlar atmakla meşgul...
Söyleyin Allahınızı severseniz: Türkiyede duvarlarda Batı Trakya Türkiyenindir, Kırcaali Türkiyenindir, Deliorman Türkiyenindir, Musul Kerkük Türkiyenindir , Kıbrıs Türkiyenindir, Girit Rodos Türkiyenindir, Üsküp Prizren Saraybosna Türkiyenindir diye yazılı sloganlar görebilirmisiniz? Ya da nostalji bile olsa, milli bir hedefe yönelik sohbet ortamları bulabilirmisiniz?
Asla böyle şeyleri ne görebilirsiniz ne de duyabilirsiniz. Çünkü Türk Milletinin ve milletin teşkilatlanmış şekli olan devletin böyle bir milli siyaseti kalmamıştır. Milli siyasetin halk nezdinde Atatürkün ölümü ile erimeye başladığını ve günümüzde de tükendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Başbakan R.T. Erdoğanın, Darüşafakanın Genel Kurulunda söylediklerine bakılırsa, Türklük ve de İslamlık için geri adımlar, halkı alıştıra alıştıra atılmaya devam edecektir.
Milli kimliğini terk etme noktasına gelmiş ve buna karşı tepkisiz olan bir halkın elbette milli siyaseti olamaz. Ancak Romenler kadar bile direnemediğimiz bir gerçektir.
Romanya tıpkı, Türkiye gibi yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip bir ülke. Tuna Ovası, uçsuz bucaksız ve çok verimli. Tarım ürünleri konusunda Romanya; AB üyeleri arasında Fransadan sonra en verimli topraklar üzerinde kurulu. Ülkenin petrol ve doğalgaz ihtiyacının yarısı yerel kaynaklardan sağlanıyor. Ancak bunlara rağmen Romanya bir çöküş içerisinde. İnsan ister istemez, kendine soruyor: acaba Romanya gibi doğal bir zenginlikler içeren Türkiye, yarınlarda böyle bir fakirlik ve çöküş yaşar mı? diye .
Çünkü dünün emperyalist ülkeleri ve bu günün nam-ı diğer küreselcileri, alacaklarını alıp, alacak olarak birşey kalmayınca veya sömürüyü düzenli ve yasal bir dayanağa oturtup süreklilik kazandırınca artık Romanyada olduğu gibi Türk Milleti lehine yapacak pek bir şey kalmıyor.
Romanyada 1900lü yılların başında yapılan banka binalarına, kiliselere ve diğer gösterişli binalara bakınca bu toprakların Osmanlı Türk İmparatorluğundan bir daha geri verilmemek üzere alınması için uygun zemin hazırlanmış ve Balkanlar bir savaş meydanı haline getirilerek Türk topraklarına el konulmuş ve Türkler doğuya doğru sürülmüşler diye düşünüyorsunuz.
Bugün Türkiyede, yapılan özelleştirmelere, yabancı sermayenin gelişimine, iç ve dış borçların artışına, cari açığın yükselişine ve eski kiliselerin ihyası ile yenilerinin açılışına bakınca; sanki bir yalancı bahar yaşıyoruz da, sonumuz Romanyaya benzeyecekmiş diye karamsarlığa kapılıyorum.
Ancak tekrar ediyorum. Dünyada irili ufaklı bir çok devletin ve milletin, Türkiyeye ve Türk Milletine yada başka konularda diğerlerine karşı milli bir siyaseti vardır. Tıpkı Yunanlıların bize karşı Megalo İdeası olduğu gibi. Onun için hem Baserabya konusunu halkına indirmeyi başarmış Romenleri ve hem de Megalo İdeayı canlı tuttukları için Yunanlıları tebrik ediyor ve darısı başımıza diyorum.