BAĞIMSIZLIK

FARUK HAKSAL

 

Toplumlar da aynı, kişilerde de:

- Ya kendi kendini yönetebilecek bir ehliyete sahip olacaksın; ya da seni yönetecek bir başka güç ve disipline teslim olacaksın!..

Mustafa Kemal Atatürk’ün ettiği söz tesadüf değildir:

- Bağımsızlık benim karakterimdir!..

Bu söz, yakından bakıldığında, olağanüstü anlamlarla yüklüdür.

Karakter, bu cümledeki en önemli öğedir.

Çünkü bağımsız olmayan bir “kişi,” ülke düzeyindeki bağımsızlığın anlamını içine sindiremez.

Böyle bir ilkeyi gereği gibi savunamaz; anlayamaz…

Yetkin kişi, kendisini yönetebilen bir “kişi”dir.

Dışarıdan herhangi bir müdahaleye gereksinim duymadan davranışlarını tanzim ederek, yönetebilen [başlı başına] bir karakterdir.

Onun bunun koyduğu yasaklara ihtiyaç duymadan toplumsal zemine uyarlılık sağlayabilen bilinçli bir insandır.

Toplumsal değerleri kendi bilincinin potasında yeniden gözden geçirerek, kendisine mal edebilen bir kişisel yetenektir.

Bağımsızlık “ide”si, öncelikle insanın iç dünyasında filiz verir, doğan ve yetişir.

Bağımsızlığın potasında kendi kişiliğini yaratan bir kişi, yetkinleşir ve içinde yaşadığı toplumun da tıpkı kendisi gibi, bağımsız olmasını ister; talep eder.

Bunun için mücadele eder.

İşte “Tam Bağımsızlık” ideali böyle doğar.

Bu çizginin karşı tarafında yer alanların dillerine doladıkları karşıt kavram ise, “karşılıklı bağımlılık” yutturmacasıdır…

Bu yutturmacanın içeriğinde şu mantık vardır:

- Bugünün modern dünyasındaki gelişmeler “Yeni Dünya Düzeni”ni yaratmıştır. Bu dünyanın içinde yer alan toplumların her birisi, diğerlerine muhtaçtır; yani bağımlıdır.

Hayır değildir!

Tam bağımsız devletlerin, aralarındaki ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkileri eşitlik içinde tanzim etmeleri başka şeydir; bu ülkelerin bağımsızlıklarını terk ederek büyük “dayı”nın sultası altında kişiliklerini yitirmeleri çok başka bir şeydir.

Kişiler arsındaki ilişkilerde de durum aynıdır.

Ömürlerini, bir elinde ulufe tutan mahallenin dayısına yalakalık etmekle geçiren kişiliksiz “kişi”lere, kişisel bağımsızlığın erdemlerini anlatamazsınız. Çünkü onların konuştukları dilin içinde bağımsızlık gibi bir kavram mevcut değildir. Bağımsızlık kavramının o dilde karşılığı yoksa, bu soyut içeriği işaretle de anlatamazsınız.

Bir insan, kendi kendisini özgürce yönetebilecek bir yetkinliğe ulaşmışsa, o insanın toplumsal düzeydeki birincil hedefi de doğal olarak ve kendiliğinden, bağımsızlık talebidir.

- Yetkin insan, tam bağımsız Türkiye!..

İşte geleceğimize ışık tutan basit, yalın, anlamlı ve yüce hedef budur.