Yusuf Albayrak bir Emniyet Müdürü.
Emniyet Müdürü, emrinde çalışan Emniyet Müdür Muavini tarafından mevcutlu olarak adliyeye götürülüyor.
Suç: çıkar odaklı suç örgütü kurmak ve yönetmek
Savcılık Emniyet Müdürünün ifadesini alıyor ve tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk ediyor.
Mahkeme dosyayı inceliyor
Ve sonra
Emniyet Müdürünün tutuksuz olarak yargılanmasına karar veriyor.
Niçin?..
Emniyet Müdürü kaçamaz mı?
Kaçabilir.
Deliller toplanmamış mı?
Toplanmamış olabilir.
Dosyada kuvvetli suç şüphesi yok mu?
Düşünün hele, siz bir Emniyet Müdürünü kuvvetli suç şüphesi olmadan bu hallere düşürebilir misiniz?..
Demek ki o da var
Ama Emniyet Müdürü serbest.
Zaten esas olan tutuksuz yargılamadır.
Kanun böyle söylüyor.
Çünkü, tutuklu yargılama bir istisnadır.
Çünkü, o kişi üzerine atılı suçtan beraat ettiğinde tutuklulukta geçen süreyi telafi edecek hiçbir şey yoktur.
Ama Aziz Yıldırım tutukludur!..
Ayrıca Aziz Yıldırım ciddi biçimde hastadır.
Tutukluluk halinde geçen bu kısacık sürede birkaç kez hastaneye kaldırılmıştır.
Savcılık ve mahkeme sorguları adliye kapısında bekleyen ambulans eşliğinde yapılabilmiştir.
Aziz Yıldırımın kaçabilme riski var mıdır?
Bizce asla!
Ömrünü Fenerbahçeye adamış, Fenerbahçe için canını dişine takmış bir başkan, Fenerbahçeyi bunca töhmet altında bırakarak bir yerlere kaçmaz, kaçamaz!..
Deliller mi toplanmamıştır?
Bizzat ifade alımları sırasında kendisine delillerin % 99unun toplanmış olduğu ifade edilmiştir.
Ya kuvvetli suç şüphesi?..
Bu konu da oldukça şaibelidir.
Başta şampiyonluk maçı olmak üzere oynatsınlar Fenerbahçenin şike yaptığı iddia edilen maçlarını sırayla televizyonlarda tekrar tekrar
Görsün bütün Türkiye halkı!..
Kuvvetli suç şüphesini herkes görsün, herkes bu maçlarda toprağa dökülen alın terlerini tekrar izlesin
Sahi niçin bu maçlar televizyonlarda yeniden yayınlanmıyor?..
Niçin gizlenerek, saklanarak bir takim şaibeler yaratılıyor, onarılıyor ve üretiliyor?..
Sorun Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe sorunu değildir.
Mesele, Türk Hukuku içine monte edilmeye çalışılan bir yöntemdir.
O yöntemde hukuk bir silah olarak kullanılmaktadır.
Silahın namlusu halkın bilincine çevrilmiştir. Kamuoyu bir şekilde şekillendirilmektedir.
Gizli olan soruşturma belgeleri düzenli olarak medyaya servis yapılmakta, ama aynı belgeler savunma avukatlarına verilmemektedir.
İşte sorun buradadır.
Türkiyede hukuk, ilk önce ateş edilen ve sonra nişan alınan bir silah olarak kullanılmaktadır.
Bu durum karşısında hiç kimse bu ülkede Hukuk Devletinin egemen olduğunu ileri sürme ehliyetine sahip değildir.
İşte mesele gerçekte budur!..