İstanbul Fethi’nin 562. Yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Aydın İl Halk Kütüphanesi toplantı salonunda Aydın Türk Ocağı ile Aydın İl Halk Kütüphanesi ortaklaşa bir konferans düzenledi. ‘Fatih ve Fetih’ adlı Konferans’a konuşmacı olarak katılan Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Tanju Demir, İstanbul Fethi’nin ve Fatih Sultan Mehmet’in bilinmeyen yönlerini ele alarak bir konuşma gerçekleştirdi.
Açılış konuşmasını yapan Aydın Türk Ocağı Başkanı Dr. Eyüp Doyuran, İstanbul Fethinin perde arakasındaki görünmeyen yüzünün de ele alınmasını gerektiğini ifade ederek “İstanbul Fethi denildiği zaman her insanın gözünün önüne bilinen olaylar geliyor. Bu anlamda İstanbul Fethi’nde Fatih Sultan Mehmet’e çok büyük haksızlık yapıyoruz. Onun sadece bir komutan ve asker olarak biliyor ve İstanbul Fethi’nin sadece bir askeri başarıya indirgiyoruz. O büyük ordunun arkasında o kadar çok ele alınması gereken konu var ki bunları yeteri kadar bilmiyoruz. İşin sadece askeri kısmına takılıp kalmışız. Bununla ilgili olarak birçok yerde tekrarlar devam ediyor” dedi.
“FATİH SULTAN MEHMET’İ İLİMDEN VE AKILDAN SOYUTLAMAYIZ”
İstanbul Fethi’nin 500. Yıl dönümü olan 1953 yılında Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde anlam ve önemine dikkat çekilmeye başlandığını vurgulayan ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanju Demir, “Fatih’e ve fetihe haksızlık yapıyoruz. Bunun nedeni de fatih sultan Mehmet’i yeterince tanımıyoruz. Fatih’i yeterince bir asker olarak algılıyoruz. Oysaki Fatih’i Fatih yapan özellikler var. 2. Mehmet, Fatih Sultan Mehmet oluncaya kadar aldığı eğitim ve yapmış olduğu faaliyetler, dünya görüşü ve bakış açısı çok önemli. Fatih’in 20 yaşında İstanbul’u fethetmesinden daha önemli olan konu fatih’in kafasında canlandırdığı ideali gerçekleştirme yolunda devamlılığı çok önemlidir. Hatta İstanbul’u fethettikten sonra üzerinde durduğu konulardan bir tanesi bir medresenin açılması ile ilgilidir. Fatih Sultan Mehmet’i ilimden ve akıldan soyutlamayız. Akıl ve ilimi dışarı atarak menkıbelerle Fatih’i anlatmak eksik bırakırız ve o zaman Fatih sadece bir tarihi figür olarak kalır. Biz Fatih’le övüneceksek onun ilmi faaliyetleriyle ilgilenmemiz gerekir. Fatih’in aldığı ilmi ve ahlaki terbiyeyi her hareketinde görebiliyoruz. Fatih düşmanlarına dahi kin gütmeyen bir kişiliğe sahiptir. Fatih eğitime önem verip onun döneminde birçok eser medreselerde okutulmuştur”
“1453 TÜRKLERİN İSTANBUL’A TEKRAR GELİŞİDİR”
Fatih’in İstanbul’a girdiğinde herşeyi kaybetmiş, boşalmış ve tamamen çürümüş bir yapı ile karşılaştığını işaret eden Demir, “Fatih tarihi eserlere önem verdiği için İstanbul’a girerken cana ve mala dokunulmayacağı yönünde ferman yayınlattı. Türkler İstanbulla hiç bağlarını kesmediler. 1453 Türklerin İstanbul’a tekrar gelişidir. Bu düşünce Atilla’dan da önceydi. Fatih küçük yapıya sahip olan devlet teşkilatını yenileyerek sağlam bir devlet teşkilatı kurdu. Fatih ordu, devlet adamlarıyla birlikte çok büyük bir devlet bıraktı. Fatih ileri görüşlü bir devlet adamıydı. Fatih bastırdığı yeni tuğra ve madalyonlarla Bizans gitti, Osmanlı İmparatorluğu geldiğini ima etmeye çalıştı” diye konuştu.