SAYIN KAYMAKAM
KONUŞMASINDA
HANGİ MESAJLARI
VERDİ ?
Sayın Kaymakamımız özet olarak: Girişim, sermaye ve parayı kullanmanın bir ekonomi işi olduğunu söyledi. Kendisinin de gidip gezdiği, gördüğü, incelemelerde bulunduğu Fransadan örnekler verdi. Türkçeye çevirip gece konuşmasında dile getirdiği şu güzel örneği verdi: Bir memleketin on kategoride yüzer kişisini kaybetmesi halinde mi yoksa bürokratlarının yarısını kaybetmesi halinde mi batacağını araştırmışlar. Araştırmacılarca ortaya böyle bir tez atılmış. Yani bir ülke yüz sanayicisini, yüz tacirini, yüz iş adamını, yüz büyük çiftçisini, yüz ihracatçısını, yüz ithalatçısını ve daha doğrusu yüz girişimcisini kaybettiği zaman mı yıkılır, yoksa mevcut bürokratlarının yarısını mı kaybederse yıkılır? Araştırmacılar şöyle bir sonuca varmışlar: Bürokratlarının yarısını kaybetmekle yıkılmaz, kalan yarısı ile işleri devam ettirip ayakta kalır. Ama diğer ekonomik alandaki yüzer kişisini kaybederse yıkılır. Ekonomide krizlere girer ve bir daha kolay kolay belini doğrultamaz. Bunun içindir ki çağımız savaşları da bu ekonomik boyutlarda oluyor. Buradan çıkardığımız sonuç şudur: Bir ülkeyi ayakta tutan onun girişimcilerinin yaratıp ve üreterek ortaya koydukları ekonomik performans ve güçtür. Bir ülkede üretim ve kazanma yoksa o ülke kalkınamaz ve batmaya mahkumdur. Girişimciler yeni şeyler üretip çağa ayak uyduramıyorlarsa o ülke ilerleyemez.
Bir ülkeyi ayakta tutan her dalda üretimin ve girişimcilerin çaba ve emekleridir. İşsizliği önlemenin tek yolu da çiftçilerin toprağı işlemesi, tüccarın bu ürünleri alarak paraya dönüştürmesi, sanayicilerin hammaddeyi işleyip ürün haline getirmesi, ihracatçıların ülkedeki fazla ürünleri dış ülkelere satarak ülkeye döviz kazandırması, ithalatçıların ise ülkemizde olmayan ve gerek duyulan yeni ürünleri ithal ederek ülkemize kazandırması ve girişimcilerin, araştırmacıların ise yeni araştırmalar yaparak yeni üretim kaynakları kurması ile mümkün olur. Bu nedenle her zaman ekonomiyi ön planda tutarak bu alanı sağlam temellere oturtmak zorundayız. İşe bu açıdan baktığımızda, Aydın Odaları Güçbirliğinin yerinde ve olumlu olduğunu görüyor ve katılıyoruz. Ülkemizin geleceği ekonominin güçlenmesine, üretim kaynaklarının artmasına, ürünlerin çoğalmasına bağlıdır. Bu dalda da en önemli etken bu girişimcilerin, sanayicilerin, çiftçilerin, tüccarların, ihracatçıların, ithalatçıların ve ekonomistlerin birlik ve beraberlik içinde hareket ederek koordineli olarak çalışmaları sonucunda gerçekleşir. Aslında bu işbirliğini ve organizasyonu kuramadığımız için ekonomimizde inişli çıkışlı diyagramlar yaşıyoruz. Düşünün ki; A ürününde ülkede fazlalık varken, sıkıntısı yokken ithalatçı bu ürünü ithal ediyorsa bunun hem o ürünü üreten sanayiciye ve hem de bu ürünün tıkanmasına yol açacağı açıktır. Ülkemizde olması halinde bu ürüne verilen döviz veya takas ürünü de ülkeye zarar verecektir. İthalat, ihracat ve üretim birbirleri ile mutlaka koordineli çalışmalı, güçbirliği yaparak ülkeyi ve ekonomiyi zarara sokmamalıdır. Kurulacak yeni fabrikalar ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda olmalı, özellikle ithal edilen malların yerini karşılamalı ki ithalat azalsın ve ihracat artsın ki dış ticaret dengede kalsın. Ben bu nedenle Aydın İli odalarının kurmaya çalıştığı bu güçbirliğini hem kutluyor ve hem de destekliyorum. Bu hayırlı girişimden dolayı başarılı olacağına da inanıyorum.
Kaymakam Sayın Mehmet Demirezer SÖKEVin çalışmalarından söz ederek bilgi verdi. Özetle; Fakülte binamız 2010-2011 Eğitim-Öğretim yılına hazır olacaktır. Eğer YÖK hazır olur, başlama izni verirse bu yıl başlar. dedi.
İşsizlikle ilgili konulardan söz ederken de ülkemizin ve Sökemizin en önemli sorunu işsizliktir. Bu sorunu çözmekte siz ekonomistlere düşüyor. Bizler sizlere her konuda yardıma hazırız. Sizin bu çabanız, kapasiteleri değerlendirmeniz, kaynakları verimli kullanmanız, işsizliğe çare aramanıza hep destek ve yardımcı olacaktır. Küresel kriz nedeniyle küçülen ve kapanan iş yerleri işsizliği arttırmıştır. Bugün işsizlik Türkiyenin en önemli sorunu haline gelmiştir. Bu işsizliğin önlenmesinde, yeni istihdam yaratılmasında tüm yatırımcılarımıza, iş adamlarımıza, genç yatırımcılarımıza önemli ve büyük görevler düşüyor. Hep birlikte el ele verdiğimiz zaman bu zor işi çözeceğimize inanıyorum. Hepinize başarılar diliyorum.
Sayın kaymakamımın konuşması daha uzundu. Biz özetleyerek aldık.
İşsizliği önlemenin tek yolu iş alanları açmaktan geçer. Biz bir taraftan sanayileşmeyi, fabrikalar kurmayı savunurken diğer taraftan kurulu fabrikaları kapatıyor ve işletmiyoruz. Bunda bir tezat yok mu? Önce kurulu fabrikaları işleterek, onları pasif halden aktif hale getirelim. Yeni fabrikaları ihtiyaç olan dallarda kuralım. Çünkü bugün Türkiyede kapısı kilitli, makineleri çürümeye terk edilmiş birçok fabrika vardır. Bu ulusal servetin yok olmasına hangi gözle bakacağız?
Çinden ve Uzakdoğu ülkelerinden gemiler dolusu ithal sanayi ürünleri geliyor. Bu malların çoğu kalitesiz ya da defolu, kullanım süresi dolmuş ürünlerdir. İthalatçılar bu malları ithal edip getiriyorlar. Türkiye geneline yaydıkları Bir Milyoncu zincir mağazalarında harıl harıl satıyorlar. Arızalı veya hatalı oldukları için ucuzlar. Herkes bu ucuz malları aldığından bizim ürettiğimiz kaliteli mallar elimizde kalıyor. Bu da fabrikalarımızın çözülmesine, yaralar almasına neden oluyor. Asıl sorun buradan kaynaklanıyor. Önce bu sorunu çözmek gerekiyor.
Kırtasiyeden tutun da oyuncağa kadar akla ne gelirse var. Ama sağlıklı mı? Hayır sağlıklı değil. İşe yaramayan bu kalitesiz ürünler hiç kontrol edilmez mi? Bunlara gerçekten ihtiyacımız varsa alalım. Yoksa almayalım. Kendi fabrikalarımızda üretelim. Ya da yeni ürünler üretecek yeni fabrikalar kuralım.
Ülkemiz için çalışan herkese teşekkür ederim.