* Önceki sayıdan devam
Ünlü Çakıcı Efe her yeri basar ve haraca bağlar. Söke lafı edilince:
- Sakın ha orada Koca Ömer Ağa var. O kente dokunmak ona saygısızlık olur der, kızanlarını vazgeçirirmiş. Belediye meclis salonunda resmi vardır. Oğlu Hasan Efendi de Belediye Başkanlığı yapmıştır. İşte onların evladı olan Ömer Kocaöner, bugünkü Ömer Tatil Köyünün olduğu yerde koca bir malikhaneye sahipti. Burayı yazlık olarak kullanıyordu. Ben onun hukuk danışmanı ve aynı zamanda manevi evladı gibiydim. Boş zamanlarımda ve tatillerde günlerim orada geçerdi. İşte o günler 1960lı yıllardı. Zaten Kuşadası ve Türkiye turizme 1960lı yıllarda başladı. Sökede 1950li yıllarda Turizm ve Tanıtma Amaçlı Harabeleri Koruma Cemiyeti adıyla bir cemiyet kurmuştuk. Bu cemiyetin başkanlığına Hümeyra Özbaşı getirmiştik. Çok iyi lisan bilgisi, muazzam bir tarih kültürü vardı. Sökede başlıyan bu çalışmalar, turizme bir geçiş ve teşkil eder. Hem Sökede hem de Kuşadasında turizm fikri o yıllarda yayılmaya başladı. Şunu hiç unutmayalım ki Kuşadası ve Didimin turizmde bugünkü seviyeye ulaşmasında Sökelilerin katkısı çok büyüktür. Söke önder, Sökeli yatırımcı olmuştur. Şimdi anlatacaklarımı iyi anlamak gerekir. Sökeliler olmasaydı bu yerlerin hiçbirisi turizm açısından böyle çabuk tanınmazdı. Belki de bugünkü merhaleye ulaşamazdı. Efes, Milet, Priene, Didim Antik kentlerini Hümeyra Özbaş, Cevat Şakir dostları ve mükemmel İngilizceleri, antik kültürleri sayesinde tanıttılar.
Yukarıda da değindiğim gibi 1960lı yıllarda Türkiye gibi Kuşadasında da turizm sözü dolaşmaya başladı. Amcam Ömer Kocaönerin malikhanesinde toplanır, bu konuları görüşürdük. Ben onlara hep şu önerilerde bulunmuşumdur:
- Kuşadasında yapılacak turistik tesisler, küçük ölçekli olmasın. Konaklama tesisleri küçük çaplı olmasın. Büyük oteller, tatil köyleri, eğlenceli ve içkili lokantalar, gazinolar olsun. Bunları niçin isterdim. Şunun içindir ki küçük alanlardaki yatırımlara, yatırımcı bulmanın güçlüğüne neden katlandık? Türkiyede bu tür yatırım ilklerine imza atarken neden bütün dünyayı ağırladık? Çünkü turist tatil yaptığı mekanda günün büyük bölümünü rahat yaşamak ister. İşte Antalya bu espriyi gördü, yatırımlarını buna göre yaptı ve planladı. Şimdi de Antalya gibi bir turizm devi doğdu. Artık zengin turistleri o yöre çekiyor. Burada bir şeyi daha anımsatmak isterim. Onlar çok güzel tanıtım ve propaganda yapıyorlar. Biz onlar kadar hiç atak olamadık. Basını ve medyayı iyi kullanıyorlar. Usta yazarlar kalemlerini onlardan yana kullanıyor. Biz bu dalda onlardan çok gerilerdeyiz. Bize ise az paralı, orta halli turistler geliyor.
Biz 1960lı yılların başında Kuşadasında bir avuç insan bu özverili çalışmaları planlarken Kuşadasına Özer Türk adında bir kaymakam geldi. Amcam da o yıllarda Yavansudaki araziyi almış, oraya yazlık bir ev yapmıştı. Siz onu görmediniz. O hiçbir zaman tek başına yaşamayı sevmezdi. Evinde ve sofrasında daima dostları ve konukları olurdu. Paylaşmayı seven çok mert bir insandı. Onun sevgisine, onun sofrasına, onun sohbetine doyum olmazdı. Herkesi bu varlıklarına ortak eder, paylaşmayı ve dostluğu ilke edinirdi. Onun koca yüreği sevgi doluydu. Geldiğimden kısa bir süre sonra Özer Türkle tanıştım. Onun büyük hayalleri vardı. O yıllarda hiç kimsenin bilmediği turizm konusunda, o bir çok şey düşünüyor ve yapmak istiyordu. Amcam ise onu dinlemekten, ona yardım etmekten zevk alıyordu. Bir gün amcamla Aydın Valisi Ali Nihat Danışmanı ziyarete gittik. Nihat Bey bize:
- Gelin bize gidip hem yemek yiyip hem de sohbet ederiz. Biz bu daveti kabul ettik. Vali konağının arka tarafındaki terasta şahane bir sofra hazırlanmıştı. Yemek esnasında Kaymakam Özer Türkten söz ettik. Kendisi de: Evet çalışkan bir genç. Onu desteklemek hepimizin borcu dedi. Bende ona:
- Efendim gerçekten çalışkan bir genç. Onu desteklemek hepimizin boynunun borcudur. Çok ileri görüşlü, düşünceleri tutarlı bu gence destek olmamız gerek. Biz Küçük Adayı ve Kervansarayı restore ederek işe başlarsak, arkası gelir. Vali vakıfların bütçesi bununla o işi yapmak imkansız deyince ben de varsın olsun. Biz hele bu işe başlayalım, arkası gelir. Hem bir yılda olması şart değil ya. Vali de kabul ederek işe başladık.
Rahmetli İmar ve İskan Bakanı Celalettin Üzer anısını devamlı anlatır ve sonunda kendine özgü anlatım biçimiyle Anladın mı? diye sorardı. O da onu üslubuna bir başka güzellik katıyordu. Bu olayı bana bir çok kez anlatmıştı. Buraya almayı uygun buldum.Avukat Ahmet Güçsavdan dinliyoruz:
- Tekin Bey 27 Mayıs 1960ta askeri ihtilal oldu. Benim asker arkadaşım olan Celalettin Üzer İmar ve İskan Bakanı oldu. Ona ricada bulunup Kuşadasının planının hazırlanmasını istedim. Kendisi eski dostluğumuza dayanarak kabul etti ve Kuşadasının planını kısa sürede hazırladı. İşte Kuşadasının ilk imar planı budur.
Sayın Güçsav Kuşadası hangi turizm bakanı tarafından ele alındı? Halk hep diyor ki Menderes yaptı. Biraz bu konuyu izleyicilerimize anlatır mısın? Ahmet Bey iri yarı yakışıklı bir adamdı. TV ekranına zor sığıyordu. Bu nedenle kameraman Özkan bir hayli zorlanıyordu.Rahmetli bu konuyu ise şöyle anlattı:
- Rahmetli Menderesin döneminde Kuşadasında turizm harekatı başlamamıştı.1960tan sonra bu olgu ortaya çıktı. Söke ve harabelerinin tanıtılmasında, Didim ve Altınkum plajlarının halka açılmasında Mendereslerin ve DP hükümetinin önemli katkıları vardır. Ama esas Kuşadası turizmi Selahattin Babüroğlunun turizm ve tanıtma bakanı olduğu yıllarda başlar. Kaya Beyin Kuşadası Turizm Bürosunu açmasıda o yıllara rastlar. Bu konuyu Kaya Beyin eşi Müjgan Şavkaydan almak daha doğru olur. Hatırladığım kadarıyla Kaya Bey çok geniş yetkilerle göreve başladı. Dilersen bu konuyu bir sonraya bırakıp ben o günlerde yaşadığım bir anımı anlatayım:
* Devam edecek