ATATÜRK DİYOR Kİ!

ŞEREF PINARBAŞI

 

1- İnsanların kanı vatanlarının mahsulüdür. Dolayısı ile vatanlarının hakkıdır.

2- Ben size hiçbir ayet hiçbir dogma bırakmıyorum. Benim manevi mirasım AKIL ve BİLİMDİR.

3- Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

1- Atatürk’e inanıyorsanız para, mal ve itibar olarak varlıklarınızın hepsi bu vatan ve bu vatanda yaşayan insanlar sayesinde kazanmışsınızdır. Öyleyse eğer bu vatanın ve üzerinde yaşayan insanların hakkıdır. Hatta kendi vücudunuz dahi bu kazanımlar yoluyla gelişmiştir. Gerektiğinde bu vatan ve vatandaş yolunda harcamaktan esirgemeyeceksiniz demektir.

2- Bu zihni yapılanmaya, yani kişinin her türlü varlığını bu ülke ve insanlar sayesinde kazandım, onların zorlarını, yenmede harcamaktan çekinmemeliyim düşüncesine varabilmek için doğmalara değil, akıl ve bilimsel yolla mümkün olduğunu bildiriyor. Yani insanın temel (maddi) uğraşlarla deney ve gözlemlerle elde ettiğini ve edeceği hükümleri görmek gerektiğini, onları anlayıp kazancı dönüştürecek, akıl kullanmayı öğretecek, bir zihin gücüne ulaşmanızı istemektedir.

3- Benim kazanımlarım; insanlar ve insanlıkla ortaklığım sayesindedir düşüncesi ve o yolda uygulanması gereken metot da; gerçek kılavuz olan ilim ile olacaktır. Diyordu.

Bu anlamda da eğitimi ele alıyor 1924’de <tevhidi tedrisat> yani <Eğitim Birliği> yasasıyla yoğun bir tempo ile tüm eğitim metotlarını uygulama sahalarında inceliyor, inceletiyordu. Sonuçta 1930’lara gelindiğinde eğitim anlayış ve metotlarındaki tüm dogmalardan arındırarak, pozitif bilim temele oturtuluyor ve aklın rehberliğinde ulusa sunuluyordu.

Oralardan buralara, ya da tersi buralardan oralara bakabilmek, yine aklın rehberliğinde bilimsel yolla olmalıdır.

Bilimsel düşünceli olmak ve akıl yürütme ya da aklı kullanmayı becermek; din ve ırk gibi dogmatikleri,çocukların zihinlerine kakalayarak mümkün değildir. Olsa olsa insan beynine abluka uygulayarak kimilerinin dost, kimilerinin düşman olduğunu aşılamış olursun. İnsanları iyi-kötü, yakınım (kandaşım), yabancı, yandaş-öteki gibi ayrımlara tabii tutarak bölmüş olursun. Artık 21. Asrın eğitimi; insanlığı bir ve tek dünya olduğunu kabul ederek,eğitimi fikir ya da inanç aşılama olayı olarak değil, çocuğun bağımsız yargı yeteneğini geliştirmek olarak görmelisiniz.Değilse bunları aşılamaya, örneğin dindar yada etnik milliyetçi yetiştirmeye çalışmakla, tek kelimeyle düşman zihniyetli insanlar yetiştirirsin. Böylece de düşmansız bir hayat düşünemeyen agresif, hırçın, korkak, ürkek bir toplum çıkarırsın ortaya.

Bu nedenle bu günleri o günden görebilen, canlı, duyarlı, yürekli ve zekilik gibi ideal özellikleri bedeni ile bütünleştiren, ekonomik, kültürel ve politik birikimlerini insan uğruna seferber edebilen o insanın söylediklerini anlamayarak ya da es geçerek -mış olursun.

Yurtta barış, Dünya’da barış diyerek tüm insanlığın barış içinde yaşayabileceğini söylerken karşındaki sana saldırmadan savaşmaya kalkışıyorsan bir cinayet işliyorsun diyecek kadar da  adalet ve dürüstlük arasında denge tutturmuş bir insansın.

Sonuçta ülke insanlarım başta olmak üzere Ortadoğu gibi geniş coğrafyaya ve tüm insanlığa çağrımdır.

Tarihde; insanlığı sarsarak sallamalarla uyandırarak yaşamanın anlam ve amacını sezdiren yaratacı ve yapıcı  nadir kişileri kısıtlı çıkarmıştır. M.Ö. Kadeş antlaşmasını yapabilen insan ve Sokrat’ından Lüther’ine, Anibal’dan, Lenin’e, şeyh bedrettin’inden Atatürk’üne, toplumları sarsarak insanlığa katkıları, tipleme yoluyla binlerce yıl ışıklandırmasını sürdürecektir. Ne mutlu ki bu insanları anlayıp o ışıklardan yararlananlara