Türkiye ve İsrail Ortadoğunun iki kilit ülkesidir.
Türkiye ve İsrailin dış politikaları Atlantik ötesinden belirlenmekte, Ortadoğunun göbeğinde hayata geçirilmektedir
Kilitlerin anahtarları tektir ve Oval Ofisin kasasındadır
Her iki ülke de kendi politikalarını ABD tarafından belirlenmiş bulunan koordinatlar arasında oluşturmaktadırlar
Buraya kadar yazdıklarımızı onaylamayacak, bu çıplak gerçeği görüp onaylamayacak [sanıyoruz] aklını başında taşıyan bir Allahın kulu yoktur.
Peki, bu pencereden bakıldığında Türkiye ile İsraili birbirine düşüren bir politikanın inandırıcı ve kalıcı olduğu söylenebilir mi?..
Bu iki ülkelerden birisi böyle bir yaramazlığa yeltense dahi, büyük ağabey buna izin verir mi? İmkân tanır mı? Ya da fırsat verir mi?
Vermez
O halde nedir siyasetin fırınına sürülen bu kirli oyun?..
Üstelik bu kirli oyunun sahneleri arasından insan kanı damlamaktadır
O zaman sahnelenmekte olan oyunu sadece seyretmeyip, senaryosuna kısaca bir göz atalım:
Kılıçtaroğlu, estirdiği rüzgar ile CHP çatısını aşmış, ülke çapında yapılan kamuoyu anketlerinde öne fırlamıştır.
Bu rüzgârı durdurmak ve mümkünse tersine estirmek gerekmektedir
Vaktiyle İsrail üzerinden sahnelenen siyasetler AKPye önemli ölçüde puan kazandırmıştır. Recep bey böyle bir tecrübeye sahiptir.
Van münit, denmiş, öne çıkılmıştır
İsrail makamlarınca çağrılan elçimizin görünüşe göre daha aşağıdaki bir koltuğa oturtulmasından kalkılarak magazin kokan propagandalara yönelinmiş, sert görünümlü çıkışlarla hamasi nutuklara malzeme oluşturulmuştur
Şimdi ufukta daha büyük bir hamle vardır.
Ucu açık, dibi karanlık, risklerle dolu politikalar zinciri, Türkiyenin gündeminde sıranın kendilerine gelmesini beklemektedir
Bu bir kumardır.
Bir koyulup, beş alınacağı umulan risklerle yüklü büyük bir kumar
Oysa oyunun kuralları bellidir.
Ama kaybetmeyi içine sindiremeyen bir kumarbazın, çaresizlik yüzünden işe hileye bulaştırdığı bir kumar
Batı, Makyavelli isimli düşünür ile geçtiğimiz yüzyılda tanıştı
Bu ünlü siyaset bilimcisinin, gayeye varmak için her şeyin mubah olduğu yönündeki düşüncesi ile bir yüzyıl önce hesaplaştı
Bu düşünce, yüzyıllar sonra şimdi, Türkiyenin [çağ dışı] yöneticileri tarafından yürürlüğe konmaktadır.
Makyavelli, iç hukuk sistemimiz içine yerleştirilmektedir.
Telefon dinlemelerine konmaktadır.
Dış politikamızı şekillendiren siyaseti şekillendirmektedir.
Daha kestirme bir deyişle, Türkiyeyi yönetenler, gayeye varmak için her yola başvurmayı politikalarının pusulası haline getirmiş bulunmaktadırlar
Oysa Türkiyenin geleceğinin yönünü gösteren pusula, bu ülkenin Anayasasında değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen temel esaslar olarak ayrıca açık olarak belirlenmiştir.
İşte güdülen nihai amaç, bu temel esasları değiştirmektir.
Gerçekte bugün Anayasa Mahkemesi, önüne getirilen Anayasa değişikliğini irdelerken altını çizmesi gereken kriterler, işte bu temel esaslardır
Çünkü, gerçekleştirmek için her yola başvurulan asıl gaye, işte bu esasları yok etmektir
İsrail ile yaşanan siyasal krizi, Anayasa değişikliğini ve Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı sürdürülen asimetrik psikolojik hareketi ve daha nice naylon gündemi kucaklayan Türkiye gündemi, altını çizdiğimiz bu gayenin, değişik zaman ve zeminlerde sahneye konan görüntülerinden ibarettir