Antik Çağ Dünyasının En Büyük Bilim ve Felsefe Kenti Miletos

E. TURGUT TEKİN

 

 

(Milet)

Milet Antik kenti Aydın İli Didim İlçesi Balat Köyü sınırları içinde yer alır. Didim’e 24 Km. uzaklıktadır. Didim eskiden Söke’ye bağlı olduğundan birçok kaynaklarda “Söke’ye bağlı” olarak gösterilmektedir. Zaten Milet’e Söke’den gitmek daha kolaydır.  

Millet’in kuruluşu hakkında çok şeyler söylendi ve yazıldı. Bazıları doğru, bazıları çelişkilidir. Bu nedenle biz buraya, buranın kazılarını yürüten Alman Prof. ve Kazı Başkanı V.Von Graeve’nin görüşleri ile tanıtıma başlayacağız.  

Bu hocayı ziyarete Akyeniköy’ün o dönemdeki Belediye Başkanı Sayın Yılmaz Öz ile gittik. Akköy’deki Alman Kulesi denen kazı evi ve merkezinde tanıştık. Herr Graeve çok güzel Türkçe biliyordu. Akşam yemeğini birlikte yedik ve Millet kazıları ile ilgili konuştuk. Graeve söze:

- Sayın tekin bunca çabamıza rağmen, ne yazık ki henüz Thales’in mezarını bulamadık. Sizlerinde bildiğiniz gibi Thales, Anaximandros, Anaximenes, felsefe tarihinin ilk büyük materyalist doğa filozoflarındandır. Bu bilim adamalarını ve Milet’te kurdukları Milet Okulu dünyanın aydınlanmasında ve insanlığın yücelmesinde önemli ilk adamdır. Bunların araştırmaya düşünmeye, matematiğe dayalı olarak geliştirdikleri mantıklı ve objektif düşünce sistemi insanları yücelterek bu günlere ulaştırmıştır. Bugün arkeoloji uzmanları bu varsayımdan hareket ederek ilkelere ulaşmaya çalışıyor. Sayın V. Graeve birinci uluslar arası aşağı menderes havzası tarih arkeoloji ve sanat tarihi sempozyumunu 15–16 Kasım 2001 tarihinde Milet ile ilgili olarak şu raporla katıldı. Şimdi sayın Prof. Pr. v. Von Graeve’nin bu raporunu kendi kaleminden sunuyoruz

ANTİK ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE MİLET

VOLKMAR VON GRAEVE

Milet Antik dönemde Anadolu’nun en büyük ve en önemli kentlerinden biriydi. Felsefe Tarihine ışık tutan bu kent yetiştirdiği Thales Anaximandros Anaximwnes gibi ünlü filozof ve doğa bilimcilerle tarihe damgasını vurdu. M.Ö. 7 ve 6. yy.da özellikle Karadeniz ve Marmara bölgesinde kurduğu 85’den fazla koloniyle ayrı bir önem ve güç kazandı. Ayrıca liman kenti olası nedeniyle büyük bir ticaret merkezi haline geldi. Kentte değişik dönemlerde kurulan atölyeler ürettikleri eserler bütün dünyaya sundu.

Söke Ovası başlangıçta Ege Denizi’nin Anadolu’ya uzanan bir körfezi konumundaydı Milet kazıları bünyesinde yürütülen ve DSİ Aydın Bölge Müdürlüğü’nün desteğiyle gerçekleştirilen jeolojik çalışmalarla şimdiki Söke Ovası’nın altında derin bir çukurun varlığı tespit edildi. Bu çukur antik dönemde Ege Denizi’nden Aydın’a ulaşan bir körfezdi. Bu önemli körfez Menderes’in alüvyonlarıyla yavaş yavaş dolarak bugünkü Söke Ovası’nı oluşturdu. Körfezin varlığı başlangıçta Milet açısından büyük bir avantajdı fakat zaman içinde dolmaya başlamasıyla Millet’in limanları da dolmuş böylece Milet ticari bir merkez olma niteliğini yitirmeye başlamıştı.

Yapılan kazılarda Milet’teki ilk yerleşimin M.Ö. 4. binin sonunda, yani geç tunç çağında gerçekleştirildiği saptandı. Buna göre miletin günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce kurulmuş olduğu söylenebilir. Jeoarkeolojik çalışmalar kapsamında yapılan diril sondajlarda o dönemdeki yerleşimin Milet’i oluşturan ana karanın henüz birleşmeden önce ada durumundayken kurulduğu ortaya çıktı. Bu bölümde yapılan kazılardan ele geçirilen seramiklere göre bu yerleşimindeki kültürün Anadolu kökenli olduğu daha sonraki zamanlarda ise, Girit’te yaşayan minos halkının koloni kurmak üzere aynı yere gelmiş olduğu sonucuna ulaşıldı. Kazılarda hem önceki kültüre hem de minos kültürüne ait seramiklerin bir arada bulunmasından yeni kültürün eski kültür ile birlikte devam ettiği anlaşılmakta. Buna göre; miletin kurucusu olana halkın Anadolulu olduğu ve daha sonra Girit’ten gelen halk ile bir arada yaşadığı söylenebilir. Erken ve orta bronz çağındaki bu yerleşimi ve kültürü minos Milet'i olarak adlandırabiliriz. Daha sonraki dönemde yani geç bronz çağında ise Yunanistan’dan gelişen myken kolonistleri büyük olasılıkla minos Milet'ine ait kültürü ele geçirdi. Bu dönemi de myken Milet’i olarak adlandırmak mümkün. Hitit yazılı kaynaklarından Hitit Kralı 2. Mursili nin millewandayı tahrip etmek üzere bir ordu gönderdiği bilinmekte. Yapılan kazılarda bu dönemlere tarihlendiren kalın bir tahrip tabakası saptandı buna göre; Hitit kaynaklarından adı geçen millewanda büyük olasılıkla tahrip tabakasının bulunduğu myken Milet’inin adı olabilir.

Arkaik dönem yani m. Ö. 7. ve 6. yy Milet’in en parlak dönemi oldu. Bu dönemde Milet Zeytintepe ve Kalabaktepe dâhil olmak üzere tiyatronun bulunduğu Kalatepe’ye kadar uzandı. Nüfusu 70 bine varan kent ticari merkez olma özelliği nedeniyle oldukça zengindi. Thales, Anaximandros ve Anaximenes gibi ünlü filozoflar Milet Felsefe Okulu’nu kurdu. Rasyonel düşünceyi ortaya çıkartarak, her şeyin kaynağının doğa ve elementler olduğunu kabul ettiler. Böylece yalnız felsefenin değil, çağdaş düşüncenin temeli de Milet’te atılmış oldu.

Son on yıl içinde Milet’te gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, Arkaik dönem üzerine yoğunlaşma hedeflendi. Bu program çerçevesinde Kalabaktepe büyük rol oynamaktadır. Kalabaktepe’deki çalışmalar sırasında tepenin en üst bölümünde M.Ö. 6.yy. ait geniş bir duvar açığa çıkarıldı bu duvarın bir ev için fazla geniş olması nedeniyle, kale duvarı olabileceği düşünüldü. Arkaik dönemde Milet'i yöneten tyranların kaldıkları yere ait şimdiye kadar kesin bir veri bulunmamaktaydı. Kalabaktepe’de ortaya çıkarılan bu duvarın tepenin zirvesinde yer alması ve sivil mimari için fazla kalın olması nedeniyle, Milet Tyranları’nın oturmuş oldukları yere ait olabileceği sonucuna ulaşıldı.

Kalabaktepe’nin doğu terasında yapılan kazılarda bir tapınağa ait temeller ortaya çıkartıldı. Buradan ele geçirilen buluntular arasında yer alan mermer bir perirrhanterion ile bronz bir kâseye ait ağız kenarı parçası üzerinde bulunan Artemis khitone yazısından yola çıkarak, söz konusu tapınağın, miletin en eski kültü olan ve yazılı kaynaklarda adı geçen Artemis khitone’ye ait olduğu saptandı. Antik kaynaklarda Artemis khitone kültü’nün, İon kolonizasyonu sırasında Atina’dan Anadolu’ya gelen Neleus başkanlığındaki kolonistler tarafından getirildiği bildirilmektedir.

Kalabaktepe’nin güney yamacında gerçekleştirilen kazılarda arkaik kent’e ait bir semt açığa çıkartıldı. Stratigrafiye göre bu semtte, M.Ö. 7.yy’ın başından 6.yy’ın sonuna kadar devam eden 6 yapı evresi saptandı. Genellikle 100 metrekare büyüklüğünde olan evler, taş temel üzerine kerpiç bloklar ile yapılmış bir avlu ile ona bağlı odalardan oluşmaktadır.

Kalabaktepe’deki kazılara paralel olarak Zeytintepe’de de kazı çalışmaları gerçekleştirildi. Bu kazıların başlangıcında ele geçirilen ve üzerinde yazı bulunan küçük kaide parçası ile bütün Zeytintepe’nin Aphrodite kutsal alanı olduğu sonucuna ulaşıldı. Helenistlik dönemin ünlü şairlerinden Theokritows’un iki şiirinde Milet’teki aphrodite kutsal alnından bahsetmesi, aphrodite tapınağının bütün antik dünya tarafından tanınmış olduğunu düşündürmekte. Buradaki kazılardan ele geçirilen buluntular şimdiye kadar bilinmeyen arkaik dönem Milet sanatını aydınlatması açısından büyük önem taşımakta. Oldukça kaliteli ve ince işçiliğe sahip seramiklerin yanı sıra, bol miktarda fibula, iğne, yüzük, küpe, bilezik gibi bronz omphaloslu kaseler ile bronz kazanlara ait roteller; kazıma ya da dövme tekniğiyle yapılmış figürlü bronz levhalar ve bronz votiv kalkanları; arkaik dönem’in her periyoduna ait, zengin tipoloji gösteren çok sayıda pişmiş toprak figürün; fayanstan yapılmış kaplar ile insan ve boncuklar; mermer ve kireç taşı heykel parçaları; dağ kristali objeler ile üzerinde kazıma tekniğiyle yapılmış dekorasyona sahip midyeler, Zeytintepe’de ele geçirilen zengin buluntulardır. Kızıldeniz’de yetişen bu midyelerin üzerinde figür ya da bezemelerin stilistik olarak Fenike özelliği göstermesi, kalker eserler arasında koç başlı mısır tanrısına ait bir figürünün bulunması ve fayanslar arasında mısır üretimi eserlerin yer alması, aphrodite tapınağına antik dünyanın her bir yanından ziyaretçi geldiğine ve sunuda bulunduğuna işaret etmekte.

Kutsal alanda buluna çok sayıdaki hayvan kemiğinin incelenmesi sonucu, aphrodite için hangi hayvanların ne şekilde kurban edildiği ortaya çıkartıldı. Ayrıca burada, büyük çoğunluğu Fenike tipinde olan fazla miktarda kandil ele geçirilmesi be bunların kullanılmış olmaları, tanrıça için kutsal alanda gecede tören düzenlemiş olduğunu göstermesi açısından önem taşımaktadır.

Milet’teki çalışmalar yalnızca kazı çalışmalarından ibaret olmayıp, değişik bilim dallarıyla yapılan ortak çalışmalara da program içinde önemli yer tutmakta. Jeolojik yöntemlerin yardımıyla, Milet antik kenti ve yakın çevresindeki yeraltı tabakalarının incelenmesi sonucu; Milet’in bulunduğu dönemde, yeraltındaki kalker tabakası içinde bütün bir yıl için yetecek derecede su biriktiği ve bu nedenle Milet’in burada kurulduğu ortaya kondu.

Antik dönemdeki insanların sağlık durumlarını, yaşlarını, yaşam sürelerini, gıdalarını, çalışma şekillerini, geçirdikleri hastalık ya da ameliyatları anlamak amacıyla, kazılarda bulunan iskeletler üzerinde antropolojik çalışmalar gerçekleştirildi. Hangi evcil hayvanların beslendiğini, bunlardan hangilerinin et, hangilerinin yün ve hangilerinin iş için kullanıldığını saptamak amacıyla arkeozooloji bilimine başvuruldu. Antik dönemde yetiştirilen ve tüketilen bitki çeşitlerini ortaya çıkartmak üzere arkeobotanik çalışmalar yapıldı. Yeraltındaki arkeolojik kalıntıların durumunu önceden saptamak ve bazı bölümlerde buna göre kazıya başlamak için jeofizik araştırmaları çalışmalara ışık tuttu. Bu araştırmalar yardımıyla kalabaktepe’nin kuzeyinde kalan bölümde yeni bir liman saptandı. Yine jeofiziksel yöntemlerle yeraltındaki cadde sistemi tespit edilerek, Milet’in şehir planı kâğıt üzerinde yeniden oluşturuldu. Kazılarda ele geçirilen seramik ve maden eserlerin üretim yerlerini bulmak, yapı malzemelerinin çıkartıldıkları ocakları saptamak amacıyla arkeometrik çalışmalar yapıldı. Milet kazı ekinindeki su mühendisleri ve Dsi’nin işbirliğiyle, ören yerinde kış sezonunda birikmekte olan su problemini çözmek amacıyla araştırmalar gerçekleştirildi. Bu konudaki çalışmalar devem etmektedir.

Milet’teki çalışmaların en önemli hedefleri arasında ören yeri düzenlenmesi ve onarım çalışmaları gelmektedir. Bilindiği gibi Milet in şehircilik açısından en önemli özelliği, hippodamik sistemin bu kent’te uygulanmış olmasıdır. Bu çevrede ızgara planını yeniden canlandırabilmek ve ziyaretçilerin bu yollar yardımıyla rahat ve düzenli bir şekilde ören yerini gezebilmelerini sağlamak amacıyla bazı caddeler orijinal konumlarına uygun olarak sıkıştırılmış toprak ile yeniden oluşturuldu. Bu çalışmalarda, yaklaşık yüzyıl önce yapılan kazılar sırasında atılmış olan toprak yığınları kullanıldı. Böylece bir yandan Milet’in ünlü ızgara planı yeniden gösterilirken diğer taftan ören yerinde görüntüyü bozan eski kazı topraklarına ait yığınlar kaldırılmış oldu.

Milet’teki en önemli restorasyon çalışması tiyatroda gerçekleştirildi. Bu çalışmalarda öncelikle ziyaretçilerin emniyetli bir şekilde tiyatroyu gezebilmeleri ön planda tutularak, acil onarım görmesi gereken bölümlerde çalışmalar başlandı. Buna göre tiyatronun doğu ve batısındaki girişlere merdiven yapılarak, sahnede tehlike oluşturan bloklar sağlamlaştırıldı. merdivenlerde yaptırılan restorasyonun yanı sıra, yerlerinin oynayan oturma basamakları öncelikle temeli sağlamlaştırıldı ve basamaklar yerine kondu. Basamakların eksik olduğu bölümlerde ise temel onarılarak, oturma basamaklarının orijinal durumda nasıl devam ettiği gösterilmeye çalışıldı.2. kapalı Diazomadaki tonoz onarılarak, tiyatro genelinde statik araştırmalar yapıldı ve acil onarım görmesi gereken yerlerde çalışmalar gerçekleştirildi. ören yerinin en büyük yapısı olması nedeniyle uzun zaman alan tiyatrodaki restorasyon ve onarım çalışmaları halen devam etmektedir.