Yemek sonrası beni şaşırtan diğer bir gözlemim de bu güne dek hiçbir yerde rastlamadığım şey, lokantanın lavabosunda müşterilere sunulmuş tek kullanımlık diş fırçaları oldu. Bu kısa hafta sonu gezisinde bir akşam yemeği için de olsa yarım saatlik uzaklıktaki Merzifon’a gitmemiş olsaydım büyük bir eksiklik olurdu. Beni konaklayacağım otele bırakan şoför İdris’e teşekkür ediyorum.
Herşena dağındaki Kaya kral mezarları ve muhteşem Amasya Kalesi ile Mitolojik adı “İris nehri” olan, Yeşil ırmak arasındaki otelde, tarihin içinde yaşıyor hissi uyandıran açıkçası biraz da ürperten bir geceye yolculuk başlıyordu. Uzun bir gece yolculuğu ve oldukça yoğun geçen günün yorgunluğunu otelin hayranlık bırakan görüntüsüyle atıyor insan. Şark odası formuyla düzenlenmiş ve otantik ahşap merdivenlerinden çıkılan ikinci katında güler yüzlü, hoş sohbet personelin sunduğu akşam kahvesinden sonra şahsıma gösterilen özel ilgiye teşekkür ederek odama çekiliyorum.
Sabah kahvaltısını Yeşilırmak manzaralı otel kafeteryasında yaptıktan sonra, kent içinde yürüyerek sabahı solukluyorum. Karşı kıyıya geçtiğimde ırmak boyunca yürüyüş ve dinlence alanında bir dizi heykellerle kentin tarihini betimlemişler. Yürürken geçmişten günümüze yolculuğa çıkıyorsunuz.
Örneğin burada doğup yaşamış dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon’un heykeli ihtişamlı görünüşüyle karşılıyor siz. Bir adı da “Şehzadeler kenti Amasya” olan kentte, Yeşilırmak’ın çığıltısıyla melodilenen Şehzadeler parkında Şehzadelerin heykelleriyle tarihe bir gönderme yapılmış.
Günün ilk ziyareti Amasya Mumyalar Müzesi’ne. Hemen hemen benzer tüm müzelerde rastlanan Arkeoloji ve etnografik eserlere şöyle bir göz gezdirdikten sonra cam tabutlardaki cenazelere yöneliyorum. Mısırlıların yaptığı mumyalardan çok farklı olarak iç organları çıkarılmadan hazırlanmış olan Anadolu mumyaları bazı görüşlere göre “Evliya”lara ya da “şehit”lere aittir. Cenazeler bozulmadan günümüze dek ulaşmıştır. Pek de iç açıcı olmayan görüntüler insanın içini ürpertiyor. Cumudar beyin mumyası yanında, asılarak öldürülmüş, ibret olsun diye günlerce ipte asılı kalmış ve ipin izi belirgin bir şekilde görülen İşbuğa Noyan ve Amasya valisi İzettin Mehmet pervane yatıyor. National Geographic ekibi geçtiğimiz yıllarda bu mumyaları incelediğinde beyinlerinin sapsağlam durduğuna tanık olduklarını açıklamış. Bu da ilginç bir gözlem. Amasya’da son geziyi, Kaya Kral Mezarlarına ve Amasya Kalesi’ne yapıyorum. Yükseğe çıktıkça kent usta bir ressamın fırçasından çıkmış tabloya andırıyor. Dik kayalık ve yüksek bir tepede kurulmuş kaleye dar ve kıvrımlı yollardan çıkıyoruz şoför İdris’le laflayarak. Kelenin bu kadar dik olması zapt edilmesinin imkansız olduğunu gösteriyor. Kentin uzaklarından heybetli bir görüntüsü olan bu tarihi yapı ziyaretçilerini tarihin kucağında ağırlıyor.
Kral saray taraçasının arka tarafına oyulmuş Kral mezarları daha dün yapılmış gibi sağlamlığını korumuş. Mezarlara giderken geçtiğimiz, kayaların oyulmasıyla oluşturulmuş geçit karanlık ve korku vericiydi. Mezarların hepsi hemen hemen birbirine benziyordu…
Bir yeryüzü parçasını daha tanımış olmanın kıvancıyla gün geceye varırken dönüş yoluna çıkıyorum.