AMA SIRITMADAN...

FARUK HAKSAL

İtalya Başbakanı, Davutoğlu'nun Paris'te terörü protesto yürüyüşüne katılmasının "sırıttığını" söylemiş.

Milyonların ve çok sayıda devlet başkanının katıldığı, belki de çağın "olay"ı olarak tarihe çentik atacak protesto eyleminin temel amacı, ifade özgürlüğünü korumaktı.

Protestocuların ortak paydasında yer alan düşünce: Bir insanın ifade özgürlüğünü savunmanın, toplumun demokratik yapısını korumak anlamına geldiği idi...

Peki, sözü edilen "sırıtma" nitelemesi neyin nesi, kimin fesidir?

Lütfen dikkat buyurun: Gülme değil, sırıtma...

Deniyor ki, Paris caddelerinde savunulan ifade özgürlüğü Türkiye'de yoktur ki...

İfade özgürlüğünü baskı altına alan bir zihniyet nasıl olur da, Paris'te ifade özgürlüğünü yok etmek için işlenen cinayetleri protesto eder?..

Aynı itiraz, İsrail Başbakanı için de dillendiriliyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı'nın iddiası ise, bir başka dünya görüşünü yansıtıyor:

  • Türkiye'deki basın hürriyeti Batı basınında mevcut değildir! Bu ülkede herkes, her istediğini, dilediği gibi yazıp çizebilmektedir...

Cumhuriyet Gazetesi, Paris'teki mizah dergisinin yayınladığı karikatürleri yayınladı...

Bu karikatürleri çizenler Paris'te teröristler tarafından katledildi.

Davutoğlu, bu katliamı protesto ederek ifade özgürlüğünü savunanların arasındaydı.

Cumhuriyet Gazetesi'ni basanlar ise, hem cumhurbaşkanı ve hem de Davutoğlu tarafından kıyasıya eleştirildi; hatta hedef gösterildi!..

Başbakan öfkeli bir sesle esti, gürledi... "Bunu yapan işbirlikçilere karşı atıl kalmayız," buyurdu. 

İtalya Başbakanı'nın dile getirdiği "sırıtma" değerlendirmesi işte tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Evet, tekrarlıyoruz: Gülme değil, sırıtma...

Çünkü ortada gülünecek bir şey yoktur.

Ya ne vardır?

Türkiye'yi yöneten kadronun demokratik hak ve özgürlükler konusundaki "kültür"ü...

İşte eleştirilen bu kültürün, ifade özgürlüğünü savunan bir protesto eylemi içindeki [kısa süreli de olsa] varlığıdır.

Ama bu varlık "siyasi" niteliktedir; "politik"tir; vitrindir; özde değil, sözdedir; o başka; bambaşka...

Söylemler Paris'te başka; Türkiye'de başkadır.

Uygulamalar, 17 Haziran öncesinde başka; sonrasında başkadır.

Tavizler, seçimden önce başka, sandıklar açıldıktan sonra başkadır.

Özet olarak, kıssadan hisse;

  • Bir başkadır benim memleketim...

Ya sev ya terk et, misali...

Ama sırıtmadan!

 

farukhaksal.didim@gmail.com

www.soruyusormak.com