ALLAH İYİLİK VERSİN…

FARUK HAKSAL

BİR: Demokrasi herkese lazım.

Hukuk da…

Hele akıl.

Hele sağduyu.

Hele kabına zarar vermeyen sirke?..

Herkese lazım, herkese…

O koltuk dünyanın sonu değil.

Örneğin, tüm yaşamı boyunca bir tek koltuğa oturmaya heves etmemiş biri: Neyi eksik, bir düşünsenize?..

İKİ: İş ki, sıhhat eksik olmasın.

ÜÇ: Kadehte rakı/şarap.

DÖRT: Gönülde sevgi ve aşkın gümbürtüsü eksik olması...

Omuz omuza olunan dostlar yok olmasın; karşı safa geçmesin… Mevlana Hazretlerine öykünüp, ha baba dönüp durmasın.

Dönekler, bizim kuşağın "İnsan manzaraları"nın bir bölümüdür. Nazım Baba onları bilerek ıska geçmiş, kültürel birikimimizei bulaştırmamıştır.

O/şu/bu… Yollarında dümdüz ve sağlam adımlarla ilerlerken, kişilikleri bükülmüş, kavganın dışına düşmüş; dönüvermişlerdir. Neden?

Ama onlar ülkenin aydın ortamının [hala] gündemindedirler; kınanmış, aşağılanmış, küfredilmişlerdir… Ama,her şeye rağmen  “önemli” kişilerdir.

Bir de bu döneklik dediğimiz kişilik bulamacını küçük çapta, üç kuruş için, iki çörek katık için, bir dondurma külahına kapılarak ve tepe/taklak; ova-taslak yaşayanlar vardır…

Onlar, yaşamları boyunca anlı şanlı bir “dönek” dahi olamamışlardır.

Dönemezler çünkü, gerçekte dönüp karşı kaldırıma geçmeden önce sürdürdükleri bir çizgi/bir düzey/ bir erdem dahi yoktur.

Onlar; boş dükkânın şatafatlı vitrinini doldurmayı amaçlayıp, borçla ya da onu bunu tokatlayarak dükkânlarını doldurmaya çeyrek kala kapılarında icra memurunu gören müflis bezirgânlara benzerler…

Durumları acıklıdır, haklısınız.

Ama onlar için hayat, acıklı olmaktan da ziyade, tüpe/düz bir trajedidir.

İki adım ötede biraz komik; az sonra vıcık vıcık bir melodram...

Ağababalarının repliklerini ezberlettiği ucuz, bayağı, renksiz ve dümdüz bir melodram.

Raskalnikof, tefeci kadının kafasını balta ile kesti mi? Yoksa kesmedi mi?

Önemli olan bu değildir.

Kestiyse bu konu savcıyı, hâkimi ilgilendirir.

Bizi ilgilendirmesi gereken ise; o yoğun, o derin, o yüksek, o nitelikli insani yapıdır.

O yapının zihinsel maceralarıdır.

O maceraların zihinden kişiliğe yuvarlanarak hayatın içine sızmasıdır, akmasıdır.

Tamam, mı, “ha deyicinin hık deyicisi” zevat-ı muhterem trajik bey/kardeşlerim?

Tamam mı, tüm yaşamını insan denen o sefil ve muhteşem varlığın derinliklerine sortiler yapmaya adamış tekmil dostlar… Tamam mı, gerçekten? Yani sahiden!

Yoksa sizlere iftira mı ediyorum?

Yoksa sizleri, boy vermeyi aklınızın ucundan geçirmediğiniz yüksekliklere mi yamıyorum?

Sen ey muhterem kardeş…

Sen ey aydın dostum.

Ne diyorsunuz?

Sahiden iyi misiniz?

-     Hepinize Allah iyilik versin.