Gerek kişisel ilişkilerde, gerek kurumsal ilişkilerde, gerekse devletlerarası ilişkilerde üslûp çok önemlidir. Yerinde, düşünülerek, bilerek, ölçülüp tartılarak söylenen sözün açamayacağı kapı yoktur. Ya da aksine, yapılan bir üslûp yanlışının en olur işi bile olmaz hale getirdiğini günlük yaşantımızda hep görmüşüzdür.
Kişinin kendi hayatı veya tercihlerinde kullanacağı üslûp kendini bağlar. Zarar da, yarar da kendisine aittir.
Fakat devlet adamlarının ağızlarından çıkan sözlere çok dikkat etmeleri şarttır. Çünkü onlar babalarının işyerinde çalışan kişiler değildir. Onların yapacakları bir üslûp hatası hem bugünkü nesli, hem de gelecek nesilleri bağlar. Bu koltuklarda oturan adamlar bu kurala ve diplomatik üslûba mutlaka uymak zorundadır. Canının istediğine, istediğin zaman, istediğin üslûpta konuşamazsınız. Konuşursanız, hem suç işlemiş olursunuz, hem vebal almış olursunuz, hem de çok komik duruma düşersiniz.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanı ve Dışişleri Bakanının Pazar günü yaptıkları konuşmalardan bazı örnekler verelim;
*Başbakan RTE: Bize diyorlar ki, Türkiyenin Gazzede ne işi var? Gazze ile Türkiye neden ilgileniyor? Bunu söyleyenler, bu ülkenin tarihinden nasibini almayanlardır. Adama sormazlar mı, Amerikanın Irakta ne işi var, Filistinde ne işi var, Afganistanda ne işi var?
-Sorarlar Tayyip Bey, dediğiniz gibi adama sorarlar; Amerikanın Irakı işgalini Türkiye üzerinden yapması için, Hükümet Tezkeresini TBMMye siz sunmadınız mı?
Sorarlar Tayyip Bey, Irakta on binlerce Müslüman Kadın tecavüze uğrarken, çocuklar misket bombalarıyla öldürülürken, bir milyonun üstünde Iraklı öldürülürken siz neredeydiniz diye sorarlar. Haydi vicdanınız mühürlüydü, delikanlılığınıza ne oldu diye sorarlar.
Sorarlar Tayyip Bey, Amerikanın Irakı işgali sırasında Türkiye hava sahasını ABD uçaklarına nasıl izinsiz açtınız diye sorarlar.
*Davutoğlu: 17 Arap dışişleri bakanına; Yakında Kudüs Başkent olacak ve hep birlikte Mescid-i Aksada namaz kılacağız dedi.
-Bunu, vatandaş Davutoğlu söylese, kimsenin umurunda olmaz. Herkesin bir ideali, arzusu olabilir. Ama bu sözleri Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, resmi bir toplantıda, 17 tane dışişleri bakanına söylerse bu çok ciddi bir olay olur. Ağzımdan kaçıverdi, diyemezsiniz. O zaman ya ağzını sıkı tutmayı öğren derler ve size özür diletirler, ya da en azından En kısa zamanda Ayasofyada Paskalya ayinini yapacağız derler, siz ağzınızı bile açamazsınız..
Aynı hatayı Gazze olayında da yaptınız. Dünyanın terör örgütü diye tanıdığı Haması terör örgütü olarak tanımadığınızı söylediniz ve yardımda ısrarcı oldunuz. Yarın, içleri yardım malzemeleri ile dolu gemilerle limanlarımıza dayanıp, PKK bizim için terör örgütü değildir, yardım malzemesi getirdik derlerse ne cevap vereceğinizi şimdiden düşünseniz iyi olur
Başbakan RTE: Şehitler musalla taşında sadece dua bekler, slogan değil. Cenaze namazları slogan atma yeri değildir
-Şehidine saygısı olan Başbakan, şehidinin cenazesine bizzat gider. Duasını şehidinin naaşının başında yapar. Şehidine en az bir İHHlı kadar saygı gösterir. Daha önemli bir işi varsa temsilcisini gönderir. Hiç kimseyi bulamazsan, mesir macunu dağıtıcısı Bülent Beyi gönderir. Cenazelerde dualardan ve helallik verildikten sonra atılan iki tane slogan vardır; Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez ve Kahrolsun PKK. Bu iki slogandan hangisi sizi rahatsız etti Tayyip Bey?
*Davutoğlu: Yeni politika çerçevemiz; Karstan - Fasa, Sinoptan - Sudana, Ankaradan - Adene kadar olan bölgedir dedi.
-Davutoğlunun çizdiği bölge, Amerikanın ortaya attığı fakat başarılı olamadığı ve Davutoğlunun Başbakanının eşbaşkan olduğu, Büyük Ortadoğu Coğrafyasıdır.
Şimdi, gözleri fıldır, fıldır dönen Davutoğluna sormak lazım. Amerikanın bu bölgede yapamadığını siz nasıl ve hangi güçle yapacaksınız? Bu coğrafyadaki devletlerin bir, ikisi hariç hepsinin ipi Washingtonun elindedir. Devlet gerçeklerle yönetilir Bakan Bey, hayallerle değil! Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Hele bir Bülent Arınça girersek, Hint Filmi gibi mübarek, 32 kısım, tekmili birden.
Milletin hakkınızdaki düşüncelerini Üstat Aşık Mahzuni Şeriften bir dörtlükle size iletelim;
Al birini, vur birine,
Koydu bizi hiç yerine,
Delimiydik, Serseri mi,
İnandık körü körüne