Sanıyorum, meseleye uzaktan bakmak, insana gerçeğin dibini gösteren önemli bir kolaylık sağlıyor.
Evet Konumuz futbol.
Ama bu kez sahada Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş yok
Belki de çıplak gerçeği bizler, yandaşlık saplantısı yüzünden bu kadar açık bir biçimde göremiyoruz.
Evet yine bir futbol oyununu seyrediyoruz Ama bu kez, Afrika kıtasındaki bir stattayız
Böylece evimin duvarları arasında bir koltuğa kurulmuş, televizyon kamasının renkli camının içinden Dünya kupası finallerinin heyecanlı kalabalığına karışıyorum.
Bir yandan sahadaki kara/ yağız Kamerunlu futbolcuları izliyorum; bir yandan da maç spikerimizin bilinç öğüten açıklamalarını dinliyorum.
Bay spiker, şöyle bir bilgiyi taşıyor kulağıma:
Şu anda statta 83.465 kişi bulunuyor
Stadın bulunduğu yer, bir Afrika kenti.
Maç, mesai saatleri içinde oynanıyor.
Stadın bulunduğu kentin nüfusu, statta bulunan insan sayısı ile neredeyse örtüşüyor Ve bu kente, biraz iteleseniz kentin tüm insanlarını içine alacak büyüklükte bir stat bulunuyor
Ekrana bakakalıyorum
Sonra bir soru takılıyor zihnime;
Bu ölçüde fakir bir halkın yaşadığı bir ülkenin yarı aç/ yarı tok insanları bu statta giriş biletlerini nereden ödüyorlar?
Zihnim bu soruya kolay bir yanıt üretiyor;
Sanıyorum, asgari ücretle çalışan biçare Türk emekçisi, Şükrü Saraçoğlu Stadının açık tribün biletinin parasını nereden buluyorsa, oradan buluyorlar
Hayır, bitmedi.
Ve bu stat [ayrıca] ağzına kadar da dolu!..
Bu kez kendimi, çöküş sürecini yaşayan Roma İmparatorluğunun başkentinde gladyatörlerle aslanların savaştığı, bilinç öğüten bir arenada, gündem saptıran bir oyunun içinde görüyorum
Spiker anlatmasını sürdürüyor:
Dünkü maç sonrasına ilginç bir şey oldu sayın seyirciler Stat çalışanları ücretlerini alamadıkları için olay çıkarttılar. Polisle kısa süreli bir çatışma yaşandı. İki kişi ağır yaralandı. [Vay anasını sayın seyirciler, diyorum içimden Vay anasını!]
Spikere göre olanlar ilginç.
Üstelik ücretlerini almak için hak arayışında bulunan stat işçilerinin mücadelelerinin adı da, olay çıkartmak.
Polisle yaşanan kısa süreli çatışmanın ardından iki kişinin ağır yaralı olmasından ise, yaralanan kişilerin polis değil, işçi olduğu anlaşılıyor
Evet İtiraf ediyorum. Bu çırıl-çıplak gerçeğin gözüme takılıp, oradan bilincime fırlaması, bu uzak Afrika kıtasına uzaktan bakabildiğim için oluştu.
İçinde fırıldak gibi tepe taklak döndüğümüz ve bizi un gibi öğüten bu korkunç çarkın içinde gerçeği bilinçlerimizden kaçıran şey ne biliyor musunuz?..
Yandaş olma ihtiyacı!..
İrili ufaklı da olsa, bir topluma ait olduğunu hissetme ihtiyacı
Toplum içinde yalnız olmadığını duyumsama ve kitlenin içinde bir yeri olduğuna inanma ihtiyacı
Toplayın bu ihtiyaçlar listesinin hesabını
Ne çıkıyor?..
İşte mesele, bu hesabın bizden önce yapılarak önümüze çağdaş arenalar biçiminde yerleştirilmiş olmasıdır
Haydi, bağırın avazınız çıktığı kadar;
En büyük Fener!..
Ya da;
Bastır cim bom Kartal gol, gol, gol!..
Haydin, bir çentik daha atalım her gün biraz daha eriyen milli gelir katsayımızı melül melül seyreden toplumsal bilincimize
Bir hazinemizi daha terk edelim elin gâvuruna
Bağımsızlığımızı, demokrasimizi, hukuk devletimizi ve Cumhuriyetimizi temlik edelim Avrupa Birliğinin egemenliğine FİFAnın icazeti, kulüp başkanlarımızın inayeti ve sosyal amigolarımızın mahareti ile Yaşayıp gidelim sular seller gibi.
Haydin!..