14 Temmuz 1965'de çıkan Devlet Memurları Kanunu.
Tabi olanların bir pişman, tabi olmak isteyip de olamayanın bin pişman olduğu yasa.
Kimine göre içi çürümüş, netameli, tekin olmayan bir konu.
Asla dukunulamaz, dokunulması teklif dahi edilemez bir yasa.
Personel rejiminde reformun şart olduğunu söyleyenlerin bile dokunamadığı kanun.
Devletin malı deniz değil diyenlerle, “ne denizi! burası okyanus yahu” diyenlerin üzerinde bir türlü anlaşamadıkları, tüketildikçe tüketilen, asla tasarrufu düşünülmeyen, vicdan sahiplerinin vicdanını tırmalayan, Türkiye'nin düzeninin sorgulanmasının önünde bir kale gibi duran, kalenin içine girenlerin bile mutluluğunu, refahını sağlamaktan uzak bir yasa.
Ama ne çare ki, zırhına bürünenin düğmesine bile dokunamazsın, burnundan kıl çekemezsin. Sıkıysa dokun!
Yakarlar adamı. Dokunanlar hep yandı zira… Dokunulmazlığı ilke edinmiş bir yasa bu. Eski hükümet programlarının hepsinde düzelteceğiz deniyor…
Belediye başkanlarının hep rahatsız olduğu, zorlandığı bir konu. Personelinin tamamını asla bir arada göremiyor. Çünkü bazıları sadece maaş günleri ortalarda görünüyor. 4-A, 4-B, 4-C şifre gibi vallahi. Aynı işi yapan ama farklı statülerde, farklı maaş alan, ücret farklılıklarının giderilemediği, dolayısıyla eşitsiz bir düzen.
Düzen liyakatı esas almıyorsa…
Düzen performansı esas almıyorsa…
Düzen vicdanları rahatsız ediyorsa…
Anayasa değişmedikçe, yerleşik düzene dokunulamıyorsa…
Burada zulüm var demek yanlış olur mu?…
Zira takım erkinin dominant olduğu düzen zalimdir…
Buna kısaca oligarşi deniyor.