Bugün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz. Egemenliğin ne anlama geldiğini herhalde hepimiz anlıyoruz. Yine bir yıl dönümünde hep birlikteyiz.
Ulusal egemenliğimiz öyle çok kolay kazanılmamıştır. Egemen güçler, kendi ellerindeki erki, kolayca teslim etmemişler, teslim olmamışlardır. Ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da bir mücadelenin sonucunda başarılmıştır.
Kutsal güçlerin elinden egemenliği alıp yere indirerek, bireye ve topluma kazandırmak için 4 yıllık bir kurtuluş mücadelesi verilmiş, laik bir toplum yaratmanın temelleri atılmıştır.
Laik bir toplum yaratılmaya çalışılırken pek çok engellerle karşılaşılmış, ancak bu güçlere karşı, bu süreçte hoş görülü davranılmamıştır. Nedeni açıktır. Cumhuriyetimizin temelleri atılırken, geçmişin özlemleri içinde bulunanlar her zaman olmuştur. Çağdaş bir toplum yaratmak istiyorsanız, temellerini atarken toplumu geriye götürmek isteyenleri tecrit etmek mecburiyeti vardır.
Egemenliğin halktan kaynaklandığı bir sistemi kısacası Demokrasi dediğimiz yönetim biçimini kurmak, dışta emperyalizme, içte onun işbirlikçilerine karşı bir mücadelenin sonucunda başarılmıştır.
Komşumuz Irakı güya demokrasiyi kurmak adına işgal edenlerin acaba Irakta demokrasiyi kurabileceklerine inanıyor musunuz? İthal demokrasi kurulabiliyor mu? Irak ulusal güçlere kurtuluş mücadelesini vermedikçe, sömürge anlayışı sürecektir. Türk ulusu bu deneyimden geçmiştir.
Ülkemiz bu gün dünya ülkeleri ve gelişmişlik ölçüsünde, demokrasi açısından belli bir yere gelmiş ise, laik toplumdan yana olan güçlerin taraf olmasından yana gösterdikleri istemden dolayıdır. Etrafımızdaki ülkelere baktığımızda bulunduğumuz durum kolayca görülecektir.
Demokrasi düşüncesinin temelinde toplum yaşamını yönetecek otoritenin toplumu oluşturan tüm bireylere dayanması ilkesi yatar. Toplum bireylerden oluşur. Bireyler temsil yoluyla, kısacası oy kullanarak, sürece katılarak belirleyicilik hakkını kullanır. Yöneticilerini seçer, başarısız bulduklarını indirir. Sonuçlarına herkes saygı gösterir.
Çoğulcu demokrasi toplumda birbirinden farklı görüş ve düşüncelerin özgürce ifade edilmesine ve bunların çevresinde örgütlenilmesine olanak tanıyan yönetim anlayışıdır. Çoğulcu demokrasilerde, toplumun yönetimi çoğulculuğun iradesi doğrultusunda gerçekleşmekle birlikte, bu irade her istediğini yapabilme durumunda ve sınırsız konumda değildir. Demokrasiyi kullanarak ve TBMM'deki çoğunluğa bakarak sonuç almaya çalışanlar acaba Türk toplumunun birey olarak ne kadarını temsil etmektedir? Bu sorunun yanıtı açıktır. Kayıtlı seçmenlerin yüz kişide 25 kişisi ve sandığa oy kullanmak için giden yüz kişide 33 kişisi ile ülkenin Cumhurbaşkanı olmaya çalışmak acaba neyin nesidir? Siz ancak temsil bakımından cumhurbaşkanı olursunuz. Dört kişiden bir kişinin cumhuru olursunuz. Dörtte üçü sizi kabullenmiş değildir!..
Bu makam konusunda duyarlı olmanın nedenini herkesler bilmektedir. Her şeyin farkındadırlar. Bu makam ülkede devrimleri yapmış bir makamdır. Bu makam ancak Atatürk devrimlerini sürdürebilecek bir bireyin yeridir. Bu toplumu ortaçağ karanlığına sürükleyecek bir bireyin yeri olamaz. Sorun burada yatmaktadır. 80 yaşında Karstan bir yaşlımızı diyor ki;Ben bu ülkede ve Atatürkün kurduğu cumhuriyette yaşamaktan mutluydum..
Bizler 14 Nisan günü oradaydık. Sabaha kadar yol almaktan uykusuzluktan gözleri şişmiş, ayakta duramayacak yaştaki yaşlılar, etten duvarlar oluşturan milyonlarca insanımız da birilerine mesajlar vermek için oradaydı.
Türkiye laiktir, laik kalacak
Devrimlere sahip çık. Yarın çok geç olacak.
Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın Tam bağımsız Türkiye.
Türk halkının çağdaşlaşma yolundan çevirmeye çalışan gericilere karşı yükselen Atatürkçülerin sesiydi. Bu sesler susmayacaktır. Vatanımıza ve geleceğimize sahip çıkan insanımızın gür sesidir.
14 Nisanda, Tandoğan meydanında olanlar demokrasi açısından tüm ülkeye bir ders vermişlerdir. Tandoğandaki milyonlar, bu toplumun bireyleri, bir ders, demokrasi dersi vermişlerdir.
Egemenlin kayıtsız ve şartsız milletin olduğunu göstermişlerdir. Tandoğan meydanından yükselen sesler Cumhurbaşkanı seçimlerinde nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiği konusunda sınırlamalar getirmişlerdir.
Türk halkı, demorasiyi kullanarak, ümmetci ve Ilımlı İslam söylemlerini kullanarak ülkeyi kaosa sürükleyecek gericilere karşı mücadelesini sürdürecek ve geçit vermeyecektir.