2011

FARUK HAKSAL

İşte 2011’den birkaç günü yaşayıp bitirdik bile…

Yılbaşı akşamının “sarhoşluğu” ertesi günün mayhoşluğu ve yılın ilk pazartesinin çatık kaşları filan derken, tarih: 06. 01. 2011…

Geçti 2010’un pazarı, sür geleceğini yeni bir yıla…

Göreceksiniz… Gelecek yıl da bugün ve bu saatlerde aynı tabana basıp, benzer şeyler düşüneceğiz.

Ama, kafa/kağıdımız bir yıl daha eskimiş ve aklımız [belki de] bir karış büyümüş olarak…

Ünlü Alman şairi Goethe’nin bu dünyadan giderken ettiği son sözler şunlar:

- Işık… Daha çok ışık!..

Yaşadığımız bir yılın hesabını yaparak, kendimizi yaşanacak yeni bir yıla hazırlarken bilincimizi çevirdiğimiz yönde de benzer nitelikli bir dilek yer alıyor:

- Aydınlık… Daha çok aydınlık!..

İnsan düşünmeden edemiyor:

- Niçin gündemimizde sürekli “aydınlık” kavramı var?.. Niçin sürekli olarak bu kavramı çağrıştırıyor önümüze çıkan her olay, her nesne?..

Çünkü karanlık bir tünelin içinden geçiyoruz…

Toplum olarak karanlıklara itilmiş bir eğitim sistemi ve medya bombardımanı altında inim inim inliyoruz.

Ve doğal olarak da birey olarak da her birimiz bu karanlık ortamdan nasibimizi alıyoruz.

Hiç kimse içinde yaşadığımız toplumun karanlığa itilmiş durumundan pay almadığını ya da etkilenmediğini ileri sürmemelidir.

Aydınlığın içinde daha da derinleşmek için çalışmak varken, karanlıktan kurtulma yönündeki çabalamalarla vakit öldürmek de gerçek anlamda bir kayıp değil midir?

Yaşadığımız sürecin sloganlarına bir bakınız:

-       Aydınlık düşünce.

-       Laik toplum.

-       Cumhuriyet değerleri.

-       Hukuk devleti.

-       Gerçek demokrasi.

-       Bağımsız Türkiye!..

Demek ki bu ülkede eksik olan “şey”ler bunlardır.

Ulaşılması gereken hedefler bunlardır.

Toplumsal mücadelenin varması gereken menzil bunlardır.

Şöyle biraz duralım…

Soğukkanlılığımızı yardıma çağıralım… Ve anımsayalım:

1924’ler sonrasındaki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefleri nelerdi?..

-       Eğitim seferberliği!..

-       Sanayileşme hamlesi!..

-       Milli ve modern tarım uygulamasının genişletilmesi!

-       Demiryolu yapımı seferberliği!..

-       Ekonominin milli karakterinin sağlamlaştırılması!..

-       Türkçe’nin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması yönündeki çalışmalar.

-       Dünya klasiklerinin Türkçe’ye çevrilmesi ve kültürümüz ile uygar düşünce arasındaki köprülerin kurulması vs..

Lütfen dikkat!..

Yaşadığımız sürecin hedeflerinin hepsi [her biri ve tümü] 1924’lerin Türkiye’sinde zaten gerçekleştirilmiş durumdadır…

1924’lerin Türkiye’sinin temel meselesi ekonomidir, eğitimdir, kültürdür…

İçinde yaşamakta olduğumuz karanlık sürecin hedefi ise, 1924’lerin Türkiye’sinde ulaşılmış olan mevzilerin yeniden elde edilmesidir.

İşte Atatürk devrimleri’nin yaşatıldığı süreç, işte karşı devrim sürecinin ülkeyi getirdiği nokta ve işte bugünün devrimcilerinin yürüttükleri mücadelenin aslı ve esası…

Hepinize yeniden aydınlık ve sıhhat dolu bir yeni yıl dilerim.