Sahi 16 Nisanda ne seçilecek? Yer altı örgütleri bir araya gelip de başlarını mı seçecek? Yoksa mahalle muhtarlığı için seçim mi yapılacak?
Tabiî ki bilinen o ki, ikisi de değil.
Tam tamına altı aydır konuşuluyor. Cumhurbaşkanı seçilecek, kim seçecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Nasıl seçecek? Gizli oyla. Her şey yolunda. Seçilme ve seçme mevzuları belli. Belli bir çoğunluğun oyları ile seçilecek. Türkiyenin başı olacak. Bu kadar kolay.
İşin lâmi, cimi yok? Belli, bitmiş. Ta.. 2002 yılının kasım ayında.
Ne gariptir ki, bu gün Türkiyede, kimin ne yaptığını kimse bilmiyor gibi. Bir düşünün 2002 seçimleri öncesinde, şimdi rahmetli olan bir büyük yanlış yapılıyor diye veryansın etmişti de kimse aldırış etmemişti. Geleceği gören bazı liderler de gelin birleşelim dediklerinde de yine bazıları gülüp geçmişti.
Yine bu memleketin 3A'sı diye sorunları var diyenler, kendilerine o kadar güvenmişlerdi ki, tek başına iktidara geleceklerinden emin oldukları için, erken seçim!, erken seçim! diye bağırmaya başlamışlardı.
Ama Türk milleti o kadar hassas ve o kadar dikkatliydi ki, bir şiir okuduğundan dolayı hapishanelere düşen kişinin mesajlarına kulak verdi. Bu mesaj öyle önemliydi ki, benim diyen sözde özgürlükçü kominislerin bile yüreklerini sızlattı. Sonucunda o kominislerce de hapishanelerin kapılarında omuzlara alındı. Ne için. Tabi ki fikir özgürlüğü için. Yıllarca fikir özgürsüzlüklerinden yakınan bu insanlar, kendilerini siyasi arenada temsil edecek bu insanın alkışını, saf ve temiz Türk insanının yanında omuz omuza yaptılar.
Sonucunda tabiî ki, takdiri ilâhi oluştu. Tek bir partili yeni bir siyasi hayatın özlemin çeken elit takımı ve ABD, istediği iktidarı buldu.
Koalisyon hükümetlerinden çekmediği kalmayan Türk vatandaşları da var kuvveti ile bu iktidara sarıldı. Gerçi sandık oylarında gerekli çoğunluk olmamasına rağmen, koalisyon hükümetlerinin perçinleştirdiği tüzükler gereği, az oyla çoğunluğun iktidarı oldu. Yani, Türkiyenin kaybolan yılları sonucunda, çok milletvekili ile azınlığı temsil eden iktidar oluştu. Kimin sayesinde? Tabi ki 2002 yılı öncesi iktidar ve muhalefet partilerinin işgüzarlığı ile. Peki, neden şimdi, veryansın, figân ediliyor?
Öyleyse, altı aydır koparılan kıyamet nedir? Neden bu kadar yüksek sesle konuşuluyor?
2002 yılında yapılan genel seçimlerde yapılan hatalardan sonra günah keçisi olarak neden başkaları aranıyor, işte o bilinmiyor. Ya da biliniyor ama, bilinmek istenmiyor.
Bir önceki yazımda İngiliz oyunlarının bitmediğinden bahsetmiştim. ABDnin geçmişini unutmadışından bahsetmiştim. Buradan anladığım kadarıyla bizim siyasilerimiz beş yıl öncesini bile hatırlayamıyorlar. Onun için de veryansın ediyorlar. Şimdi, suçlu çocuklar gibi kime sataşacaklarını da bilemiyorlar.
Beyler, Cumhurbaşkanlığı seçimi çocukların seçtiği sınıf başkanlığı seçimi değil.
Büyük Millet Meclisi, Sayın Mehmet Ağarın dediği gibi Örgüt liderini seçmiyor. Cumhurun başkanını seçiyor. Hem de halkın seçtiği milletvekilleri seçiyor. Yine, daha önceki yazılarımda beş kala bomba patlayacak demiştim. İşte sayın Başbakanın ulusa seslenişinde bomba patlamıştır. Türkiyenin Cumhurbaşkanı da seçilmiştir. Sizler istediğiniz kadar bağırın. Kızılay meydanına istediğiniz kadar siyasi renkleri belli olan kesimleri toplayınız. Cumhurbaşkanı belli olmuştur. İki kere ikinin dört olduğu kadar, Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı da bellidir. Bizim bağırmamız, dışarıdan gazel okumaktan başka bir şey değildir. Ancaak
Yapılacak genel seçimlerde, Cumhurbaşkanını destekleyecek hükümet oluşumu belli değildir. Kimin ne kadar oy alacağı, kimin hangi partilerle ittifak yapacağı, kaç milletvekili ile iktidar olacağı veya iktidar ortağı olacağı belli değil. Vatandaşın aklı iyice karışık.
Vatandaşın aklı iyice karıştırıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından gelecek genel seçimler, ABD ile İran arasında çıkacak sıcak bir savaş ve orta doğuya sıçrayacak bir kan gölü, vatandaşın kafasını iyice bulandırdı.
2002 yılının öncesinde vatandaşa söylenenlerle, 2002 yılından sonra söylenenlerin farklı oluğu vatandaşı iyice kararsızlaştırdı.
Seksen beş milyon nüfuslu bir Türkiyede, 350 kişilik bir elit tabakanın oluşup devamlı büyümesi, medyalarda her saat boy göstermesi, Türkiyenin % 90nının asgari geçim şartlarının altında yaşaması, Türk vatandaşının aklını iyice karıştırmıştır.
Küçük esnafın kaybolup gittiği, maliyenin büyüklere güç yetiremeyip küçük işletmelerin tepesine binmesi, küçücük dükkanın kullandığı elektrik faturasına bakarak vergi oranının ayarlaması, halkın beynini iyice bulandırdı. Bu yüzden şu anda Cumhurbaşkanı olacak TC vatandaşının rahat görev yapamayacağının iyi bilinmesi gerekir.
Kendini seçtirecek sayın kişinin de, rahat rahat Cumhurbaşkanlığı yapamayacağının bilincinde olması gerekir. Çünkü tekrar koalisyon hükümetleri ufukta görünmeye başladı.Eğer bilinen kişi, Cumhurun başkanı olursa, kendisini destekleyen hükümetin de, bu günkü çoğunluğa yakın bir çoğunluğa sahip olması gerektiğini iyi analiz etmesi gerekir. Onun için sayın başbakan, ellişer kişilik gruplar halinde, milletvekilleri ile görüşmeye başladı. Sonra sivil toplum örgütleri ile görüşecek tabi ki. Sonunda milletvekillerinden aldığı cesaretle son bomba 15 Nisanda patlayacak.
İşin özü bu değil mi sizce de?
Hadi hayırlısı. At Üsküdar'a geldi.